yerküre tarihi ne demek?

Yerküre tarihi, oluşumundan günümüze kadar Dünya gezegeninin gelişimi ile ilgilenir. Doğa bilimlerinin neredeyse bütün dalları, sürekli jeolojik değişim ve biyolojik evrim ile dolu yerküre geçmişindeki ana olayların anlaşılmasına katkıda bulunmuştur.

Uluslararası bir sözleşmeyle tanımı yapılmış olan jeolojik zaman cetveli,1 yerkürenin oluşumundan günümüze kadar olan geniş zaman dilimlerini gösterir ve tüm bölümleri yerküre tarihindeki olayların kaydı niteliğindedir (şekilde görülen myö kısaltması milyon yıl önce anlamına gelir). Dünya, evrenin yaşının yaklaşık üçte biri kadarlık bir süre önce, 4,54 milyar yıl önce, güneş nebulasının yığımasıyla oluştu.234 Volkanik gaz çıkışı, büyük olasıkla ilk atmosferi ve ardından okyanusu meydana getirdi ancak ilk atmosferde neredeyse hiç oksijen yoktu. Yerkürenin büyük çoğunluğu, Dünya'nın diğer gök cisimleriyle sık gerçekleşen çarpışmaları nedeniyle eriyik hâldeydi. Dünya, en erken evresindeyken (Erken Dünya), Theia adlı gezegen büyüklüğünde bir gök cismiyle çarpışmasının sonucunda Ay'ın oluştuğu düşünülmektedir. Yerkürenin zaman içinde soğuması, katı bir kabuk oluşumuna neden oldu ve suyun yüzeyde sıvı hâlde bulunabilmesini sağladı.

Hadeen üst zamanı, yaşama dair güvenilir bir kayıttan (yani fosiller) önceki zamana verilen isimdir; yerkürenin oluşumuyla başlamış ve 4 milyar yıl önce sona ermiştir. Hadeen'den sonra gelen Arkeen ve Proterozoyik'te, Dünya üzerinde evrim ve yaşam başladı. Bunlardan sonra gelen üst zaman ise Fanerozoyik'tir ve kendi içinde üç zamana ayrılır. Bunlar sırasıyla eklembacaklıların, balıkların ve karadaki ilk yaşamın çağı olan Paleozoyik; kuş olmayan dinozorların yükselişi ve kitlesel yok oluşunu kapsayan Mezozoyik ve memelilerin yükselişinin gerçekleştiği Senozoyik zamandır. Diğer canlılardan ayırt edilebilir düzeydeki insanlar en fazla 2 milyon yıl kadar önce, yani jeolojik zaman ölçeğinde yok denecek kadar küçük bir dönemde ortaya çıktı.

Dünya üzerinde yaşamın tartışmasız en eski kanıtı, yeryüzünün eriyik hâlde bulunduğu Hadeen'i takiben yerkürede bir jeolojik kabuğun katılaşmaya başladığı Eoarkeen üst zamanında olup, en az 3,5 milyar yıl öncesine567 tarihlenir. Batı Avustralya'da 3,48 milyar yıllık kumtaşında keşfedilen stromatolitler gibi mikrobiyal mat fosilleri bulunmaktadır.8910 Biyojenik maddelere dair bir diğer erken dönem fiziksel kanıt, Grönland'ın güneybatısında keşfedilen 3,7 milyar yıllık metasedimanter kayaçlarda bulunan grafit11 ve Batı Avustralya'da 4,1 milyar yıllık kayaçlarda bulunan "biyotik yaşam kalıntılarıdır".1213 Araştırmacılardan birine göre, "Yaşam, Dünya'da nispeten hızlı bir şekilde ortaya çıktıysa ... o hâlde evrende yaygın da olabilir."14

Fotosentez yapan canlılar 3,2 ila 2,4 milyar yıl önce ortaya çıktı ve atmosferi oksijen açısından zenginleştirmeye başladı. Dünya üzerindeki yaşam, 580 milyon yıl öncesine kadar çoğunlukla küçük ve mikroskobik boyutlarda kaldı. Bu tarihten sonra karmaşık çok hücreli yaşam ortaya çıktı, zamanla gelişti ve yaklaşık 538,8 milyon yıl önce Kambriyen patlaması ile doruğa ulaştı. Canlıların bu ani çeşitlenmesi, günümüzde bilinen ana şubelerin çoğunu oluşmasını sağladı ve bunun bir sonucu olarak Proterozoyik üst zaman, Kambriyen dönemden ayrıldı. Yeryüzünde yaşamış tüm türlerin yüzde 99'unun, yani beş milyardan fazla türün15 neslinin tükendiği tahmin edilmektedir.1617 Aynı zamanda Dünya'daki mevcut türlerin sayısının 10 milyon ila 14 milyon arasında olduğu tahmin edilmektedir.18 Bu türlerin yaklaşık 1,2 milyonu belgelenmiştir ancak yüzde 86'dan fazlası henüz tanımlanmamıştır.19 Bununla birlikte, 2016 yılında Dünya üzerinde sadece 1 trilyon türün yaşadığı iddia edildi.20

Dünya'nın yer kabuğu, oluşumundan itibaren tıpkı yaşam gibi sürekli değişim geçirdi. Türler evrilmeye, yeni biçimler almaya, başka türlere ayrılmaya veya sürekli değişen fiziksel ortamlar karşısında yok olmaya devam etmektedir. Levha tektoniği, yerkürenin kıtalarını, okyanuslarını ve barındırdıkları yaşamı şekillendirmektedir.

Üst zamanlar

Jeokronolojide zaman, genellikle myö (milyon yıl önce) ile ölçülür ve her bir myö, geçmişteki yaklaşık 1.000.000 yıllık dönemi temsil eder. Yerküre tarihi, Dünya'nın 4.540 myö oluşumuyla başlar ve dört büyük üst zamana bölünmüştür. Her bir üst zamanda, yerkürenin bileşimi, iklimi ve canlılığında kayda değer değişimler oldu. Üst zamanlar kendi içinde zamanlara ayrılır, zamanlar dönemlere ve dönemler de devrelere ayrılır.

Üst zamanSüre (myö)Tanım
Hadeen4.540–4.000Dünya, Güneş'in öngezegen diskinin etrafındaki kalıntılardan oluşur.21 Henüz yaşam yoktur. Sürekli gerçekleşen volkanik faaliyetler, cehenneme benzer ortamlar (bu üst zamanın ismi bu nedenlerden ötürü Hades'ten gelir) ve oldukça yüksek sıcaklıklar mevcuttur. Hadeen atmosferi, canlılar için zehirleyici olan amonyak ve metan gibi gazlara sahipti. Hadeen'in sonuna doğru yer kabuğu soğudu ve kıta levhaları oluşmaya başladı.22 Ay, muhtemelen bir öngezegenin Dünya'ya çarpmasıyla yaklaşık bu zamanlarda oluşur.23
Arkeen4.000–2.500İlk yaşam biçimi olan prokaryot yaşam, bu üst zamanın en başlarında tahminen abiyogenez olarak bilinen bir süreçle ortaya çıkar. Ur, Vaalbara ve Kenorland kıtaları bu zamanlarda var olmuş olabilir. Atmosfer volkanik gazlardan ve sera gazlarından oluşmaktadır. İlkel okyanuslar (veya sıvı su kütleleri), Arkeen'de oluşur.24
Proterozoyik2.500–538,8Proterozoyik, "erken yaşam" anlamına gelir. Çok hücreli organizmaların bazı biçimleriyle beraber daha karmaşık bir yaşam biçimi olan ökaryotlar bu üst zamanda ortaya çıkar. Bakteriler, oksijen üretmeye başlayarak Dünya atmosferini şekillendirir. Bitkiler, daha sonra hayvanlar ve muhtemelen ilkel mantar türleri bu zaman zarfında oluşur.25 Bu üst zamanın erken ve geç evrelerinde, tüm yerkürenin sıfırın altında sıcaklıklara maruz kaldığı "Kartopu Dünyası" dönemleri gerçekleşmiş olabilir.26 Sırasıyla Kolombiya, Rodinya ve Panotya kıtaları, bu üst zamanda var olmuş olabilir.2728
Fanerozoyik538,8–günümüzKambriyen Patlaması olarak bilinen bir süreçle omurgalılar dahil olmak üzere karmaşık yaşam formları Dünya okyanusuna hakim olmaya başlar. Pangea oluşur ve daha sonra Lavrasya ve Gondvana kıtalarına ayrılır. Bu kıtalar da bugünkü kıtalara dönüşür. Yaşam, yavaş yavaş karaya doğru genişler ve halkalı solucanlar, böcekler ve sürüngenler de dahil olmak üzere tanıdık bitki, hayvan ve mantar biçimleri ortaya çıkmaya başlar. Bundan dolayı bu üst zamana "görünür yaşam" anlamına gelen "Fanerozoyik" adı verilmiştir. Çeşitli kitlesel yok oluşlar meydana gelir. Ardından kuş olmayan dinozorların torunları olan kuş türleri ve günümüze daha yakın zamanlarda memeliler ortaya çıkar. İnsanlar ve modern hayvanlar, bu çağın en son evrelerinde gelişir.293031

Jeolojik zaman cetveli

Yerkürenin tarihi, stratigrafik analize dayalı olarak belli aralıklara ayrılan jeolojik zaman cetveline göre kronolojik olarak düzenlenebilir.

<div style="text-align:center;"> </div>

Güneş sisteminin oluşumu

Nebula hipotezi, Dünya dahil bütün Güneş Sistemi'nin oluşumunu açıklayan standart bir modeldir.32 Bu modele göre Güneş Sistemi, Güneş nebulası adı verilen döner vaziyetteki büyük bir yıldızlararası toz ve gaz bulutundan oluşmuştur. Bu nebula, 13,8 milyar yıl önce, Büyük Patlama'nın gerçekleşmesinden kısa bir süre sonra gerçekleşen süpernovalardan uzaya saçılmış hidrojen, helyum ve daha ağır elementlerden oluşuyordu. Güneş nebulası, aşağı yukarı 4,5 milyar yıl önce büzülmeye başladı. Bu büzülmenin yakındaki bir süpernovadan gelen şok dalgasıya tetiklenmiş olması mümkündür.33 Bir şok dalgası da nebulanın kendi etrafında dönmesini sağlamış olabilir. Nebulanın dönüşü hızlanmaya başladığında, açısal momentum, yerçekimi ve eylemsizlik, nebulayı düzleştirerek kendi dönme eksenine dik bir öngezegezen diski hâline getirdi. Çarpışmalardan kaynaklanan küçük tedirginlikler ve diğer büyük uzay kalıntılarının açısal momentumu, nebula merkezinin yörüngesinde dolanan kilometrelerce büyüklükteki öngezegenlerin oluşmasını sağladı.34

Açısal momentumu yüksek olmayan nebulanın merkezi hızla kendi içine çöktü. Bu çökme sonucu oluşan sıkışma, hidrojenin helyuma dönüştüğü nükleer füzyon tepkimelerini başlatana kadar nebula merkezini ısıttı. Büzülmenin daha da artmasını takiben, bir T Tauri yıldızı aşırı ısınarak Güneş'e dönüştü. Bu sırada nebulanın dış kısmındaki madde, kütle çekiminin etkisiyle yoğunluk tedirgemeleri ve toz parçacıkları etrafında yoğunlaştı. Bu esnada öngezegen diskinin geri kalanı da halkalara ayrılmaya başladı. Kaçak yığılma olarak bilinen bir süreç sayesinde daha büyük toz parçaları ve uzay kalıntıları bir araya toplanarak gezegenleri meydana getirdi.35 Dünya, yaklaşık 4,54 milyar yıl önce (%1 belirsizlik payıyla)363738 oluştu. Dünya'nın oluşum süreciyse 10 ila 20 milyon yıl içinde içinde tamamlandı.39 Yeni oluşan T Tauri yıldızının güneş rüzgârları, daha büyük birer gök cismi hâline gelmemiş olan maddelerin çoğunu diskten temizledi. Aynı sürecin evrendeki hemen hemen tüm yeni oluşan yıldızların etrafında birer yığılma diski oluşturması ve bu disklerden bazılarının gezegenleri meydana getirmesi beklenmektedir.40

Erken Dünya, iç kısmı ağır ve siderofil metalleri eritecek kadar sıcak olana değin yığılma süreciyle büyüdü. Silikatlardan daha yüksek yoğunluğa sahip olan bu metaller, yerküre merkezine doğru battı. Demir felaketi adıyla anılan bu olay, Dünya'nın oluşmaya başlamasından sadece 10 milyon yıl sonra, ilkel manto ve (metalik) çekirdeğin birbirinden ayrılmasına sebep olarak Dünya'nın katmanlı yapısının ve manyetik alanının oluşmasını sağladı.41 Bir araştırmada, yerkürenin içinin kademeli olarak soğuması nedeniyle (yaklaşık olarak her 1 milyar yılda 100°C kadar) Dünya'nın iç çekirdeğinin (sıvı hâldeki dış çekirdekten farklı, katı hâlde bulunan merkezi) donmakta ve buna ek olarak giderek büyümekte olduğu öne sürüldü.4243

Hadeen ve Arkeen

Yerküre tarihindeki ilk üst zaman olan Hadeen, Dünya'nın oluşumuyla başlar ve Hadeen'in ardından 3,8 milyar yıl önce başlamış olan Arkeen üst zamanı gelir. Yerkürede bulunan en eski kayaçlar yaklaşık 4 milyar yıl öncesine tarihlenir ve kayaçlarda bulunan en eski kırıntılı zirkon kristallerinin yaşı, yerkabuğunun ve Dünya'nın kendisinin oluşumundan kısa bir süre sonrasına denk gelen yaklaşık 4,4 milyar yıl öncesine kadar uzanır.444546 Ay'ın oluşumunu açıklayan Büyük Çarpışma Hipotezi'ne göre ilk yerkabuğunun oluşumundan kısa bir süre sonra Dünya'dan daha küçük bir öngezegenin Erken Dünya'yla çarpışması sonucunda Dünya'nın mantosu ve yerkabuğunun bir kısmı uzaya fırlamış ve bu parçalar Ay'ı meydana getirmiştir.474849

Diğer gök cisimleri üzerindeki krater sayımlarından, Geç Dönem Ağır Bombardıman adı verilen ve göktaşı düşüşlerinin yoğun görüldüğü bir dönemin yaklaşık 4,1 milyar yıl öncesinde başladığı ve Hadeen'ın bitişi olan 3,8 milyar yıl öncesinde sonlandığı anlaşılmaktadır.50 Ayrıca bu dönemdeki büyük ısı akışı ve jeotermal gradyan nedeniyle yanardağ faaliyetleri şiddetliydi.51 Bununla birlikte, 4,4 milyar yıl öncesine tarihlenen kırıntılı zirkon kristalleri üzerinde bu kristallerin sıvı su ile temas ettiğine dair kanıtlar bulunmaktadır. Bu kanıtlar, o tarihlerde yerküre üzerinde halihazırda okyanuslar veya denizler bulunduğuna işaret etmektedir.52

Arkeen'in başlangıcında, yerküre büyük ölçüde soğumuştu. Bugün Dünya üzerinde yaşayan canlılar, Arkeen üst zamanında Dünya'nın yüzeyinde hayatta kalamazlardı çünkü Arkeen atmosferi oksijenden yoksundu ve bu nedenle morötesi ışınları engelleyecek bir ozon tabakasına sahip değildi. Bununla birlikte yaklaşık 3,5 milyar yıl öncesine tarihlenen aday fosillere dayanarak, ilk yaşamın Arkeen'in erken dönemlerinde evrimleşmeye başladığı düşünülmektedir.53 Bazı bilim insanları, yaşamın 4,4 milyar yıl kadar önce, Hadeen'in erken dönemlerinde başlamış ve yerküre yüzeyinin altındaki hidrotermal bacalarda olası Geç Dönem Ağır Bombardıman döneminden sağ çıkmış olabileceğini düşünmektedirler.54

Ay'ın oluşumu

Dünya'nın tek doğal uydusu olan Ay, yörüngesinde olduğu Dünya ile kıyasla diğer Güneş Sistemi uydularından daha büyüktür.{{#tag:ref|Plüton'un uydusu Charon daha büyüktür55 ancak Plüton bir cüce gezegen olarak tanımlanır.56|group=nb}} Apollo Projesi'nde Ay'ın yüzeyinden alınmış kayaçlar Dünya'ya getirildi. Bu kayaçların radyometrik tarihlemeleri, Ay'ın 4,53±0,01 milyar yıl yaşında olduğunu57 ve Güneş Sistemi'nin oluşumundan en az 30 milyon yıl sonra oluştuğunu göstermektedir.58 Yeni kanıtlar ise Ay'ın daha geç bir tarih olan 4,48±0,02 milyar yıl önce, yani Güneş Sistemi'nin oluşumundan 70 ila 110 milyon yıl sonra oluştuğunu ortaya koymaktadır.59

Ay'ın oluşumuna ilişkin teoriler, aşağıdaki gerçeklerin yanı sıra neden geç oluştuğunu da açıklamalıdır. İlki, Ay'ın düşük yoğunluğa (Ay'ın yoğunluğu suyun 3,3 katıdır, Dünya'nın yoğunluğu ise suyun 5,5 katıdır60) ve küçük bir metalik çekirdeğe sahip oluşudur. İkincisi, Dünya ve Ay'ın aynı oksijen izotop imzasına sahip olmasıdır (oksijen izotoplarının nispeten bolluğu). Bu olayları açıklamak için ortaya atılan teorilerden biri olan Büyük Çarpışma Hipotezi, Mars büyüklüğünde bir gök cisminin (bazen Theia olarak da adlandırılır61) Erken Dünya'ya çarpması sonucu Ay'ın meydana geldiğini öne sürer ve yaygın kabul görür.6263

Bu çarpışma, kuş olmayan dinozorların yok olmasına neden olduğu düşünülen ve günümüze daha yakın bir tarihte gerçekleşmiş olan Chicxulub Çarpışması'ndan yaklaşık 100 milyon kat daha fazla enerji açığa çıkardı. Çarpışma, yerkürenin bazı dış katmanlarının buharlaşması ve hem Dünya hem de çarpan gök cisminin eriyik hâle gelmesi için yeterliydi.64 Dünya'nın manto içeriğinin bir kısmı, çarpışmanın etkisiyle Dünya etrafındaki yörüngeye fırladı. Büyük Çarpışma Hipotezi, Ay'daki metal maddelerin tükendiğini öngörmektedir65 ve bu sayede Ay'ın anormal element bileşimine bir açıklama getirmektedir.66 Dünya'nın yörüngesindeki fırlamış maddeler, birkaç hafta içinde tek bir gök cismi hâline yoğunlaşabilecek durumdaydı. Çarpışma sonucu Dünya yörüngesindeki fırlamış madde, kendi yerçekiminin etkisi altında daha küresel bir cisim hâline gelerek Ay'ı meydana getirdi.67

İlk kıtalar

Levha tektoniğinin gerçekleşmesini sağlayan süreç olan manto konveksiyonu, yerkürenin iç kısmından yüzeyine gerçekleşen ısı akışının bir sonucudur.68 Manto konveksiyonu ile okyanus ortası sırtlarında sert tektonik levhalar oluşur. Bu levhalar, yitim bölgelerinde manto içine dalarak yok olur. Manto, Erken Arkeen üst zamanında (yaklaşık 3 milyar yıl önce) günümüzden çok daha sıcak olup tahminen yaklaşık sıcaklığındaydı.69 Bu sebeple manto içindeki konveksiyon daha hızlı gerçekleşmekteydi. Şu anki levha tektoniklerine benzer süreçler o dönemde de gerçekleşiyor olsa da, tüm bunlar daha hızlı gerçekleşmekteydi. Hadeen ve Arkeen'de dalma bölgelerinin daha yaygın olması ve bundan ötürü tektonik levhaların daha küçük olması muhtemeldir.70

Yerkürenin yüzeyi ilk kez katılaştığında oluşan kabuk, Hadeen'de hızlı gerçekleşen levha tektonikleri ve Geç Dönem Ağır Bombardıman'ın yoğun etkileri sebebiyle tamamen kayboldu. Bununla birlikte kabukta henüz çok az farklılaşma meydana geldiği için bu ilk kabuğun da tıpkı günümüzdeki okyanusal kabuk gibi bazaltik bileşimde olduğu düşünülmektedir. Daha altta yer alan kabukta meydana gelen kısmî erime sırasında, hafif elementlerin farklılaşmasının bir ürünü olan kıtasal kabuğun ilk büyük parçaları, ilk kez Hadeen'in sonunda, yani yaklaşık 4 milyar yıl önce ortaya çıktı. Bu ilk küçük kıtalardan geriye kalanlara kraton adı verilmektedir. Geç Hadeen ve Erken Arkeen kabuğunun bu parçaları, günümüzdeki kıtaların etrafında büyüdüğü çekirdekleri oluşturdu.71

Yerküredeki en eski kayaçlar, Kanada'nın Kuzey Amerika kratonunda bulunur. Bu kayaçlar yaklaşık 4 milyar yıllık tonalitlerdir. Bu tonalitler, yüksek sıcaklıkta başkalaşım geçirdiklerine ve aynı zamanda suyla sürüklenmeleri sırasında erozyonla yuvarlanmış tortul granüllere dair izler taşır. Bu tortul granüllere ait izler, o zamanlarda nehirlerin ve denizlerin var olduğuna işaret eder. Kratonlar, temel olarak iki farklı tektonik birlikten oluşur. Bunlardan ilki, düşük derecede başkalaşım geçirmiş tortul kayaçlardan oluşan yeşil kaya kuşaklarıdır. Bu "yeşil kayalar", günümüzdeki yitim bölgelerinin üzerinde bulunan okyanus çukurluklarındaki tortullara benzer. Bu nedenle yeşil kayaların varlığı kimi zaman Arkeen sırasında yitim gerçekleştiğine dair bir kanıt olarak görülür. İkincisi ise felsik magmatik kayaçlardan oluşan bir bileşimdir. Bunlar çoğunlukla bileşim olarak granite benzeyen tonalit, tronjemit veya granodiyorit gibi kayaç türleridir (bu nedenle bu tür tektonik birliklere kısaca TTG denilir). TTG bileşimleri, bazaltta kısmi erimeyle oluşan ilk kıtasal kabuğun kalıntıları olarak görülmektedir.72

Okyanuslar ve atmosfer

Yerküre tanımlanırken genellikle geçmişte üç atmosfere sahip olduğu belirtilir. Yerkürenin Güneş nebulasından yakaladığı ilk atmosfer, hafif elementlerden (atmofil), çoğunlukla hidrojen ve helyumdan oluşuyordu. Güneş rüzgarları ve yerkürenin ısısı, bu atmosferi uzaklaştırdı, bundan dolayı günümüzde Dünya atmosferi artık kozmik bolluklarına kıyasla bu hafif elementlerden yoksundur.73 Ay'ı meydana getiren çarpışmanın ardından eriyik hâldeki yerküreden uçucu gazların salınmasından sonra yanardağlardan daha fazla gaz salındı ve sera gazları açısından zengin ancak oksijen açısından fakir ikinci bir atmosfer oluştu. Son olarak, bakteriler yaklaşık 2,8 milyar yıl önce oksijen üretmeye başladığında, oksijen açısından zengin üçüncü atmosfer meydana geldi.74 İkinci atmosferin, atmosfer ve okyanusun oluşumunu açıklamak için yapılmış ilk modellerde uçucu maddelerin yerkürenin içinden dışarı atılmasıyla meydana geldiği varsayılmaktaydı. Günümüzdeyse bu uçucu maddelerin birçoğunun, gök cisimlerinin çarpışma anında buharlaştığı çarpışma etkisiyle gazdan arınma olarak bilinen bir süreç ile yığılma esnasında geldiği düşünülmektedir. Okyanus ve atmosfer, bu nedenle Dünya henüz meydana geldiği esnada oluşmaya başladı.75 Yeni atmosfer muhtemelen su buharı, karbondioksit, azot ve az miktarda diğer gazları içermekteydi.76

Güneş nebulasının buz oluşumuna izin vermeyecek kadar sıcak olmasından ve kayaçların su buharıyla hidratasyonunun çok uzun süreceğinden ötürü Dünya'ya 1 astronomik birim (AU) uzaklığındaki (yani Dünya'nın Güneş'e olan uzaklığı kadar) gezegenciklerin yerküre üzerinde su oluşumuna büyük olasılıkla bir katkısı olmadı.7778 Yerküredeki su, dış asteroit kuşağındaki göktaşları ve tahmini olarak 2,5 AU ve ötesindeki bazı büyük gezegen embriyolarından geldi.7980 Kuyruklu yıldızlar da yerküreye su getirmiş olma ihtimali bulunmaktadır. Günümüzde kuyruklu yıldızların çoğu bugün Güneş'in etrafında Neptün'ün daha uzak yörüngelerde bulunuyor olsalar da, bilgisayar simülasyonları, kuyruklu yıldızların eskiden Güneş sisteminin iç kısımlarında çok daha yaygın bulunduğunu göstermektedir.

Dünya soğudukça bulutlar oluştu. Yağmurlar, okyanusları meydana getirdi. Güncel kanıtlar, okyanusların 4,4 milyar yıl öncesine kadar erken bir tarihte oluşmaya başlamış olabileceğini göstermektedir.81 Arkeen'in başlangıcında, yerkürenin büyük çoğunluğu okyanuslarla kaplıydı. Sönük genç Güneş paradoksu olarak bilinen bir problem nedeniyle bu erken dönem okyanus oluşumu açıklanması zor bir olaydı. Yıldızlar, yaşlandıkça daha parlak hâle gelmektedir; Güneş de oluşumu sırasında mevcut gücünün sadece %70'i kadar enerji yaymaktaydı. Güneş, son 4,5 milyar yılda %30 daha parlak hale geldi.82 Birçok model, okyanusların oluştuğu sırada yerkürenin buzla kaplı olacağını göstermektedir.8384 Bu soruna karşılık muhtemel bir cevap, o dönemde sera etkisi yaratmak için atmosferde yeterli karbondioksit ve metan bulunuyor olması ihtimalidir. Yanardağlardan karbondioksit, ilkel mikroplardan ise metan gazı ortaya çıkmış olabilir. Bunlara ek olarak o dönemde metan fotolizi ürünlerinden oluşan ve sera karşıtı etkiye sahip bir organik pusun var olduğu hipotezi öne sürülmüştür.85 Bir diğer sera gazı olan amonyak, yanardağların patlaması sırasında açığa çıkıyordu ancak morötesi radyasyon sebebiyle hızlı bir biçimde parçalanmaktaydı.86

Yaşamın kökeni

İlkel atmosfere ve okyanusa ilginin nedenlerinden biri de, yaşamın ilk ortaya çıktığı koşulları oluşturmalarıdır. Yaşamın cansız kimyasallardan nasıl ortaya çıktığı konusunda pek çok model olmasına karşın bu konuda çok az fikir birliği vardır. Laboratuvarda oluşturulan kimyasal sistemler, canlı bir organizmanın sahip olduğu asgarî karmaşıklığın oldukça gerisindedir.8788

Yaşamın ortaya çıkışındaki ilk adım, canlılığın yapı taşları olan nükleobazlar ve amino asitler de dahil olmak üzere basit organik bileşiklerin çoğunu oluşturan kimyasal reaksiyonlar olabilir. 1953 yılında Stanley Miller ve Harold Urey tarafından yapılan bir deney, bu tür moleküllerin, su, metan, amonyak ve hidrojen içeren bir atmosferde kıvılcımlar (yıldırımın etkisini taklit etmek için) yardımıyla oluşabileceğini gösterdi.89 Atmosferin kimyasal bileşimi muhtemelen Miller ve Urey'in deneyinde kullandığından farklı olmasına rağmen, bu deneyden sonra daha gerçekçi bileşimlerle yapılan deneylerde de organik moleküller başarıyla sentezlendi.90 Bilgisayar simülasyonları, dünya dışı organik moleküllerin, Dünya'nın oluşumundan önceki ön gezegen diskinde oluşmuş olabileceğini göstermektedir.91

Canlılarda en az üç olası başlangıç noktasından daha fazla karmaşıklığa ulaşılabilir. Bunlar sırasıyla bir organizmanın kendisine benzer yavrular üretme yeteneği olan kendini kopyalama; organizmanın kendini besleme ve onarma yeteneği olan metabolizma ve yiyeceklerin girmesine ve atıkların çıkmasına izin verip, istenmeyen maddeleri dışarıda tutan dış hücre zarlarıdır.92

Önce replikasyon: RNA dünyası

Üç modern üst âlemin en basit üyeleri dahi kendi "tariflerini" kaydetmek için DNA'yı kullanır. DNA'daki bu bilgileri ise büyüme, bakım ve kendini kopyalama amacıyla kullanma amaçlı "okumak" için karmaşık bir RNA ve protein moleküller dizisi kullanırlar.

Ribozim adı verilen bir tür RNA molekülünün, hem kendi replikasyonunu hem de proteinlerin yapımını katalizleyebildiğinin keşfi, ilkel canlıların tamamen RNA'ya dayandığı hipotezinin kurulmasını sağladı.93 Mutasyonlar ve yatay gen transferlerinin varlığı, her nesildeki yavruların ebeveynlerinden farklı genomlara sahip olma olasılığının oldukça yüksek olmasını sağlayacağından ilkel yaşam biçimleri, bireylerin mevcut olduğu ancak biyolojik türlerin olmadığı bir RNA dünyası oluşturmuş olabilir.94 Daha sonra RNA'nın yerini kimyasal açıdan daha kararlı olan ve bu nedenle daha uzun genomlar oluşturabilen, tek bir organizmanın sahip olabileceği yetenekler aralığını genişleten DNA aldı.95 Ribozimler ise modern hücrelerin "protein fabrikaları" olan ribozomların ana bileşenleri olarak kaldı.96

Kısa ve kendi kendini kopyalayan RNA molekülleri laboratuvarlarda yapay olarak üretilmiş olmasına rağmen97 RNA'nın biyolojik olmayan fakat doğal yollarla sentezinin mümkün olup olmadığı konusunda şüpheler ortaya çıkmıştır.9899100 İlk ribozimler, daha sonra yerini RNA'ya bırakmış olan PNA, TNA veya GNA gibi daha basit nükleik asitlerden oluşmuş olabilir.101102 Kristaller103 ve hatta kuantum sistemleri, ortaya atılan diğer bazı RNA öncesi replikatör önerilerdendir.104

2003 yılında, hidrotermal bacaların yakınındaki okyanus tabanı basınç değerlerinde ve yaklaşık 100 °C'de gözenekli metal sülfür çökeltilerinin RNA sentezine yardımcı olacağı fikri ortaya atıldı. Bu hipoteze göre ilkel hücreler, daha sonraları lipit zarların gelişimine kadar metal substratın gözeneklerinde tutulur.105

Önce metabolizma: Demir ve kükürt dünyası

Uzun süredir varlığı devam eden bir başka hipotez de, ilk canlılığın protein moleküllerinden oluştuğudur. Proteinlerin yapı taşları olan amino asitler, tıpkı iyi birer katalizör olan peptitler (amino asit polimerleri) gibi uygun prebiyotik koşullarda kolayca sentezlenir.106 1997'de başlayan bir dizi deney, katalizör olarak demir sülfür ve nikel sülfürün kullanıldığı ortamda, karbonmonoksit ve hidrojen sülfür varlığında amino asitlerin ve peptitlerin oluşabileceğini gösterdi. Oluşumlarındaki basamakların çoğu, yaklaşık kadar sıcaklık ile ortalama düzeyde basınç gerektiriyordu fakat bu basamaklar arasından birinin gerçekleşmesi için sıcaklık ve yerkürenin altında görülen düzeylerde bir basınç gerekmekteydi. Bu nedenle, proteinlerin kendi kendine devam edebilen sentezi, hidrotermal bacaların yakınında meydana gelmiş olabilir.107

Önce metabolizmanın oluştuğu senaryolardaki zorluklardan biri de organizmaların evrimleşmesi için bir yol bulmaktır. Molekül kümeleri, bireysel olarak çoğalma yeteneği olmadan doğal seçilimin hedefi olarak "bileşimsel genomlara" (topluluktaki moleküler türlerin sayısı) sahip olacaktır. Bununla birlikte, yakın tarihli bir model, böyle bir sistemin doğal seçilime yanıt olarak evrimleşemeyeceğini göstermektedir.108

Önce zarlar: Lipit dünyası

Tıpkı hücrelerin dış zarlarını oluşturanlara benzeyen çift duvarlı lipit "kabarcıklarının", önemli bir ilk adım olabileceği öne sürülmüştür.109 İlkel Dünya'nın koşullarını simüle eden deneyler, lipitlerin oluştuğunu bildirmiş olup, bu lipitler kendiliğinden lipozomlar (çift duvarlı "kabarcıklar") meydana getirebilir ve sonrasında kendilerini çoğaltabilir. Lipitler, nükleik asitler gibi özünde birer bilgi taşıyıcısı olmasalar da, uzun ömür ve üreme için doğal seçilime tabi olacaklardır. RNA gibi nükleik asitler, lipozomların içinde, dış ortamda oluşacağından daha kolay bir şekilde oluşmuş olabilir.110

Kil teorisi

Bazı killerin, özellikle de montmorillonitin , bir RNA dünyasının ortaya çıkması için kendilerini olası birer hızlandırıcı kılan özellikleri vardır. Killer, kristal yapılarının kendini kopyalamasıyla büyür, doğal seçilimin bir benzerine tabidirler (en hızlı büyüyen kil "türlerinin" belli bir ortamda hızla baskın hale gelmesi gibi) ve RNA moleküllerinin oluşumunu katalizleyebilirler.111 Bu fikir bir bilimsel konsensüs haline gelmemiş olsa da, fikrin hâlâ aktif destekçileri bulunmaktadır.112113 2003'teki araştırmalar, montmorillonitin yağ asitlerinin "kabarcıklara" dönüşümünü de hızlandırabileceğini ve bu kabarcıkların kile bağlı RNA'yı kapsülleyebileceğini bildirdi. Kabarcıklar, sonrasında ilave lipitleri absorplayarak ve bölünerek büyüyebilir. En ilkel hücrelerin oluşumuna buna benzer süreçler yardımcı olmuş olabilir.114

Benzer bir hipotez, nükleotitlerin, lipitlerin ve amino asitlerin öncülü olarak kendini kopyalayan ve demir açısından zengin killeri önermektedir.115

Son evrensel ortak ata

Bu çok sayıda ön hücreden sadece bir soyun hayatta kaldığı düşünülmektedir. Mevcut filogenetik kanıtlar, son evrensel ortak atanın (SOA veya SEOA kısaltması ile anılır) erken Arkeen üst zamanda, tahminen 3,5 milyar yıl veya daha da öncesinde yaşamış olduğunu göstermektedir.116117 Bu son evrensel ortak ata hücresi, bugün dünyada var olan tüm yaşamın atasıdır. Bu hücre muhtemelen bir prokaryottu, bir hücre zarına ve muhtemelen ribozomlara sahipti ancak bir çekirdeğe ve mitokondri veya kloroplastlar gibi zarla çevrili organellere sahip değildi. Tıpkı modern hücreler gibi, genetik kodu olarak DNA'yı, bilgi aktarımı ve protein sentezi için RNA'yı ve reaksiyonları katalizlemek için enzimleri kullandı. Bazı bilim insanları, tek bir son evrensel ortak ata yerine, yatay gen transferi yoluyla genleri değiş tokuş eden organizma popülasyonları olduğunu düşünmektedir.118

Proterozoyik

Proterozoyik üst zaman, 2,5 milyar yıl öncesinden 538,8 milyon yıl öncesine kadar sürdü.119 Bu zaman diliminde, kratonlar günümüz boyutlarındaki kıtalara dönüştü. Oksijen açısından zengin bir atmosfere geçiş kayda değer bir gelişmeydi. Yaşam, prokaryot hücrelerden, ökaryotlara ve çok hücrelilere evrildi.120 Proterozoyik'te, Kartopu Dünya olarak adlandırılan birkaç şiddetli buzul çağı görüldü.121 Yaklaşık 600 milyon yıllık son Kartopu Dünya olayından sonra, Dünya'daki yaşamın evrimi hızlandı. Yaklaşık 580 milyon yıl önce, Ediyakaran biyotası, Kambriyen Patlaması'nın başlangıcını oluşturdu.122123124

Oksijen devrimi

İlk hücreler, çevredeki ortamdan enerji ve besin aldı. Daha karmaşık bileşiklerin görece daha az enerjiyle daha basit bileşiklere parçalanmasını sağlayan fermantasyon sürecini kullandılar ve serbest kalan enerjiyi büyümek ve çoğalmak için kullandılar. Fermantasyon sadece anaerobik (oksijensiz) bir ortamda gerçekleşebilir. Fotosentezin evrimi, hücrelerin Güneş'ten enerji elde etmesini mümkün kıldı.125

Dünya yüzeyini kaplayan yaşamın çoğu doğrudan veya dolaylı olarak fotosenteze bağlıdır. En yaygın şekli olan oksijenli fotosentez, karbondioksit, su ve güneş ışığını besine dönüştürür. Güneş ışığının enerjisini yakalayarak ATP gibi enerji açısından zengin moleküllerde depolar ve sonrasında bu moleküller şeker üretmek için enerji sağlar. Fotosentezde kullanılan elektronların sağlanması için hidrojen sudan sıyrılırak kullanılırken oksijen atık ürün olarak doğaya bırakılır.126 Mor bakteriler ve yeşil kükürt bakterileri de dahil olmak üzere bazı organizmalar, elektron bağışçısı olarak sudan sıyrılan hidrojenin alternatiflerini kullanan oksijensiz bir fotosentez biçimi gerçekleştirir. Bu su kullanmayan fotosentez biçimindeki elektron kaynaklarına örnek olarak hidrojen sülfür, kükürt ve demir verilebilir. Bu tür ekstremofil organizmaların yaşadığı yerler, kaplıca ve hidrotermal bacalar gibi bu tür bir fotosentez yapmayan canlılar için yaşanamaz ortamlarla sınırlıdır.127128

Daha basit bir anoksijenik bir fotosentez türü, yaşamın başlangıcından görece kısa bir süre sonra, 3,8 milyar yıl önce ortaya çıktı. Oksijenli fotosentezin zamanlaması daha tartışmalıdır. Yaklaşık 2,4 milyar yıl önce ortaya çıkmış olduğu kesindir ancak bazı araştırmacılar bu zamanı 3,2 milyar yıl olduğunu düşünmektedir.129 İkinci durumda "muhtemelen küresel üretkenlik en az iki veya üç kat arttı".130131 Oksijen üreten yaşam formlarının en eski kalıntıları arasında stromatolitler bulunur.132133134

İlk başta, salınan oksijen, kireçtaşı, demir ve diğer minerallerle bağlandı. Oksitlenmiş demir, Sideriyen döneminde (2500 milyon yıl öncesi ile 2300 milyon yıl öncesi aralığında) bol miktarda oluşan bantlı demir formasyonu adı verilen jeolojik katmanlarda kırmızı tabakalar olarak görünür. Açıkta bulunan ve kolayca tepkimeye giren minerallerin çoğu oksitlendiğinde, nihayet atmosferde oksijen birikmeye başladı. Her hücre yok denecek kadar oksijen üretmiş olsa da, birçok hücrenin birleşik metabolizmasıyla uzun bir süre boyunca oksijen üretmesi, Dünya'nın atmosferini dönüştürerek mevcut durumuna getirdi. Bu, Dünya'nın üçüncü atmosferiydi.135136

Bir miktar oksijen, Güneş'in ultraviyole radyasyonuyla uyarılarak ozon hâlini aldı ve atmosferin üst kısmına yakın bir tabakada toplandı . Ozon tabakası, bir zamanlar atmosferden geçmiş olan ultraviyole radyasyonun önemli bir miktarını soğurdu ve soğurmaya da devam etmektedir. Ozon tabakası, hücrelerin okyanus yüzeyinde ve nihayetinde karada kolonileşmesini sağladı. Ozon tabakası olmadan, kara ve denizler üzerine gerçekleşen ultraviyole radyasyon bombardımanı, bu ışınlara maruz kalan hücrelerde sürdürülemez seviyede mutasyonlara neden olurdu.137 Fotosentezin bir başka önemli etkisi daha oldu. Oksijen zehirli olduğundan atmosferdeki oksijen seviyesi yükseldikçe oksijen felaketi olarak bilinen olay ile Dünya'daki canlıların büyük bir kısmı muhtemelen yok oldu. Dirençli canlılar hayatta kalarak gelişirken kimi canlılar da metabolizmalarını artırmak ve aynı gıdadan daha fazla enerji elde etmek için oksijen kullanma yeteneğini geliştirdi.138

Kartopu Dünya

Güneş'in doğal evrimi, Arkeen ve Proterozoyik boyunca Güneş'i giderek daha parlak hâle getirdi. Güneş'in parlaklığı her bir milyar yılda %6 oranında artar. Sonuç olarak Dünya, Proterozoyik üst zamanda Güneş'ten daha fazla ısı almaya başladı. Ancak Dünya daha fazla ısınmadı. Aksine, jeolojik kayıtlar Proterozoyik'in başlarında yerkürenin dramatik bir şekilde soğuduğunu göstermektedir. Güney Afrika'da bulunan buzul çökellerinin yaşı 2,2 milyar yıl öncesine kadar uzanmaktadır ve bu zamanlarda paleomanyetik kanıtlara göre ekvatorun yakınında bulunmuş olmaları gerekir. Bu nedenle Huronian buzullaşması olarak bilinen bu buzullaşma, küresel boyutta gerçekleşmiş olabilir. Bazı bilim insanlarına göre bu buzullaşma öylesine şiddetliydi ki, yerküre kutuplardan ekvatora kadar dondu. Bilimde bu hipoteze "Kartopu Dünya" adı verilir.139

Huronian buzul çağı, atmosferdeki artan oksijen miktarından kaynaklanmış olabilir. Artan oksijen miktarı, atmosferdeki metanın (CH<sub>4</sub>) azalmasına neden oldu. Metan kuvvetli bir sera gazıdır ancak oksijenle tepkimeye girerek daha az etkili bir sera gazı olan karbondioksiti (CO<sub>2</sub>) meydana getirir. Atmosferde serbest oksijen mevcut olduğunda, atmosferdeki metan gazı miktarı, Güneş'ten gelen ve artmakta olan ısı akışının etkisine karşı koymaya yetecek ölçüde azalmış olabilir.140

Bununla birlikte Kartopu dünya terimi, daha sonraları Kriyojeniyen dönemde gerçekleşen ekstrem buz çağlarını tanımlamak için daha yaygın olarak kullanılır. 750 myö ile 580 myö aralığında, yerkürenin en yüksek dağlar dışında buzla kaplı olduğu düşünülen ve ortalama sıcaklıkların civarında olduğu sanılan, her biri yaklaşık 10 milyon yıl süren dört dönem vardı.141 Kartopu olayı, kısmen,ekvatorun üstü ve altına yayılmış olan süper kıta Rodinia'nın konumundan kaynaklanmış olabilir. Karbondioksit, yağmurla birleşerek kayaları aşındırır ve bunun sonucunda karbonik asit oluşur. Karbonik asit de daha sonra suyla birlikte denize akar ve böylece sera gazı olan karbondioksit atmosferden gitmiş olur. Kıtalar kutuplara yakın olduğunda, buzulların ilerlemesiyle kayalar kaplanır ve bu olay karbondioksitin atmosferde azalma sürecini yavaşlatır. Ancak Rodinya'nın aşınması, Kriyojeniyen boyunca buzulların tropik bölgelere ilerleyişine kadar kontrolsüz biçimde devam etti. Devam eden bu süreç, yanardağlardan karbondioksit emisyonu veya metan gazı hidratlarının destabilizasyonuyla tersine çevrilmiş olabilir. Alternatif Sulu kar dünyası teorisine göre, buzul çağlarının zirvesinde bile ekvatorda hâlâ açık sular bulunuyordu.142143

Ökaryotların ortaya çıkışı

Modern taksonomi, yaşamı üç üst âleme ayırır. Kökenlerinin zamanı belirsizdir. Bakteriler, muhtemelen diğer yaşam formlarından (bazen Neomura olarak adlandırılır) ilk ayrılan üst âlemdi fakat bu varsayım tartışmalıdır. Bundan kısa bir süre sonra, 2 milyar yıl önce,144 Neomura, Arkea ve Ökaryotlar olarak ikiye ayrıldı. Ökaryotik hücreler, prokaryotik hücrelerden (Bakteriler ve Arkea) daha büyük ve daha karmaşıktır. Bu karmaşıklığın sebebi ancak şimdilerde anlaşılmaya başlanmıştır.145 Mantarlara özgü özelliklere sahip en eski fosiller, yaklaşık 2,4 milyar yıl öncesine tarihlenir ve Paleoproterozoyik döneme aittir. Bu çok hücreli bentik organizmalar, anastomoz yapabilen ipliksi yapılara sahipti.146

Bu sıralarda, ilk proto-mitokondri oluştu. Evrimleşerek oksijenli solunum yapabilir duruma gelen ve günümüzün Riketsiya cinsi bakterileriyle akraba olan bir bakteri hücresi,147 oksijenli solunum yeteneğinden yoksun daha büyük bir prokaryot hücrenin içine girdi. Tahminen büyük olan hücre, daha küçük olanı sindirmeye çalıştı ancak bunda (muhtemelen avlananların savunma biçimlerinin evrimi sebebiyle) başarısız oldu. Daha küçük hücre, daha büyük olana parazit olmuş olabilir. Her hâlükarda daha küçük hücre, daha büyük hücrenin içinde hayatta kalmaya devam etti. Oksijen kullanarak, daha büyük hücrenin ürettiği atıkları metabolizmasında kullanarak daha fazla enerji elde etti. Bu fazla enerjinin bir kısmı konak hücreye (büyük olana) geri döndü. Küçük hücre, daha büyük olanın içinde çoğaldı. Kısa süre içinde büyük hücre ile içinde barındırdığı küçük hücreler arasında kalıcı bir simbiyoz gelişti. Zamanla konak hücre, içindeki daha küçük hücrelerden bazı genler edindi ve iki hücre de birbirine bağımlı hale geldi. Büyük hücre, küçük hücrelerin ürettiği enerji olmadan hayatta kalamaz ve küçük hücreler de daha büyük hücre tarafından sağlanan hammaddeler olmadan hayatta kalamaz duruma geldi. Tüm hücre, artık tek bir organizma olarak kabul edilmektedir ve içindeki küçük hücreler organel olarak sınıflandırılan birer mitokondridir.148

Buna benzer bir diğer olay da fotosentetik siyanobakterilerin149 büyük heterotrofik hücrelerin içine girip kloroplastlara dönüşmesidir.150 Muhtemelen bu değişikliklerin bir sonucu olarak, fotosentez yapabilen bir hücre soyu diğer ökaryotlardan 1 milyar yıl önce ayrıldı. Tahminen buna benzer birkaç tane daha hücre içine girme olayı gerçekleşmişti. Mitokondri ve kloroplastların hücresel kökenine ilişkin köklü endosimbiyotik teorinin yanı sıra, hücrelerin peroksizom oluşumuna, spiroketlerin sil ve kamçı oluşumuna ve hatta bir DNA virüsünün hücre çekirdeği oluşumuna sebep olduğuna dair teoriler vardır.151152 Ancak hiçbiri yaygın kabul görmemiştir.153

Arkeler, bakteriler ve ökaryotlar çeşitlenmeye, daha karmaşık hâle gelmeye ve çevrelerine daha iyi adapte olmaya devam ettiler. Her bir üst âlem tekrar tekrar birden fazla soya bölünmüştür ancak arkeler ve bakterilerin tarihi hakkında çok az şey bilinmektedir. Süperkıta Rodinya, 1,1 milyar yıl önce oluşum sürecindeydi.154155 Bitki, hayvan ve mantar soyları, henüz tek hücreli olarak var olmalarına rağmen birbirlerinden ayrılmıştı. Bunlardan bazıları koloniler hâlinde yaşıyordu ve aralarında zamanla aralarında bir iş bölümü oluşmaya başladı. Koloninin dış yüzeyindeki hücrelerin, iç kısımdakilerden farklı roller üstlenmeye başlamış olması muhtemeldir. Özelleşmiş hücrelere sahip bir koloni ve çok hücreli bir organizma arasındaki ayrım her zaman net olmasa da, yaklaşık 1 milyar yıl önce156 ilk çok hücreli bitkiler ortaya çıktı; bunlar büyük ihtimalle yeşil alglerdi.157 Muhtemelen 900 myö civarında gerçek çok hücrelilik hayvanlarda da evrimleşmişti.158

İlk çok hücreli hayvan, muhtemelen bozulmuş bir organizmanın kendini yeniden bir araya getirmesini sağlayan totipotent hücrelere sahip günümüz süngerlerine benziyordu. Çok hücreli organizmaların tüm türlerinde iş bölümü tamamlandıkça, hücreler daha özelleşmiş ve birbirlerine daha bağımlı hâle gelirken, izole hücreler ise ölür.159

Proterozoyik'te süperkıtalar

Son 250 milyon yıla ait tektonik levha hareketlerinin yeniden oluşturulması (Senozoyik ve Mezozoyik zamanlar), kıta kenarlarının uydurumu, okyanus tabanındaki manyetik anomaliler ve paleomanyetik kutuplar kullanılarak güvenilir bir şekilde yapılabilir. Son 250 milyon yılın daha öncesinde ise hiçbir okyanus kabuğu gözlemlenemediğinden, daha erken tarihlere ait haritaları oluşturmak zordur. Eski levhaların kenarlarını belirleyen orojenik kuşaklar, flora ve faunanın geçmişteki dağılımları vb. çeşitli jeolojik kanıtlar, paleomanyetik kutupları destekler. Zamanda geriye gidildikçe, jeolojik verilerin sayısı azalır ve yorumlanması zorlaşır. Bu sebeple daha eski dönemler için hazırlanan haritaların kesinliği azalır.160

Yerküre tarihi boyunca, kıtaların çarpışarak bir süperkıta oluşturduğu ve daha sonra başka yeni kıtalara ayrıldığı zamanlar olmuştur. Yaklaşık 1000 ila 830 milyon yıl önce kara kütlelerinin çoğu, bir süperkıta olan Rodinya'da birleşti.161162 Rodinya'dan önce, Erken-Orta Proterozoyik'te Nuna ve Kolumbiya adı verilen kıtalar var olmuş olabilir.163164165

Rodinya'nın yaklaşık 800 milyon yıl önce dağılmasından sonra, dağılan kıtalar 550 myö civarında kısa ömürlü başka bir süperkıta oluşturmuş olabilir. Bu varsayımsal süperkıta kimi zaman Panotya veya Vendiya olarak adlandırılır.166 Bunun kanıtı, günümüz Afrika, Güney Amerika, Antarktika ve Avustralya kıtalarını birleştiren Pan-Afrikan orojenezi olarak bilinen bir kıtasal çarpışma aşamasıdır. Panotya'nın varlığı, Gondvana (bu kıta, Arap Yarımadası ve Hint alt kıtasıyla beraber Güney Yarımküre'deki kara kütlelerinin çoğuna sahipti) ve Laurentia (kabaca günümüzdeki Kuzey Amerika'ya eşdeğer) arasındaki riftleşmenin zamanlamasına bağlıdır.167 Proterozoyik üst zamanın sonunda, kıtaların çoğunun güney kutbu etrafındaki bir konumda birleştiği ise kesindir.168

Geç Proterozoyik'te iklim ve yaşam

Proterozoyik'in sonlarında en az iki Kartopu Dünya olayı görüldü. Bu olaylar öylesine şiddetliydi ki, okyanusların yüzeyini tamamen donmasına sebep olmuş olabilir. Bu olay 716,5 ve 635 milyon yıl önce, Kriyojeniyen döneminde meydana geldi.169 Her iki buzullaşmanın yoğunluğu ve mekanizmaları hâlâ araştırılmaktadır ve bu buzullaşmalara bir açıklama getirmek, Erken Proterozoyik Kartopu Dünyası'na kıyasla daha zordur.170 Çoğu paleoklimatolog, soğuk dönemlerin süper kıta Rodinya'nın oluşumuyla bağlantılı olduğunu düşünmektedir.171 Rodinya'nın merkezi ekvatorda bulunduğundan kimyasal ayrışma oranları arttı ve bu nedenle atmosferden karbondioksit (CO<sub>2</sub>) emilimi gerçekleşti. CO<sub>2</sub> bir sera gazı olduğundan, Dünya iklimi küresel olarak soğudu.172 Aynı şekilde, Kartopu Dünya olayları sırasında, kıtaların yüzeyi kimyasal ayrışmayı azaltan ve böylece buzullaşmayı sona erdiren donmuş toprak ile kaplandı. Bir başka hipotez ise sera etkisiyle küresel sıcaklıkların yükselmesine sebep olacak miktarda karbondioksitin, yanardağlardan gaz çıkışıyla atmosfere yayıldığıdır.173 Artan yanardağ faaliyeti, Rodinya'nın yaklaşık olarak aynı zamanda parçalanmasından kaynaklandı.174

Kriyojeniyen dönemini, yeni çok hücreli canlıların hızlı bir şekilde geliştiği Ediyakaran dönemi izledi.175 Şiddetli buzul çağlarının sona ermesiyle canlı çeşitliliğinin artması arasında bir bağlantı olup olmadığı net değildir ancak tesadüfî de görünmemektedir. Ediyakaran biyotası adı verilen bu yeni canlılar, her zamankinden boyut olarak daha büyük ve daha çeşitliydi. Çoğu Ediyakaran canlısının taksonomisi net olmasa da, bazıları modern canlı gruplarının atalarıydı.176 Ediyakaran dönemindeki önemli gelişmelerden biri, kas ve sinir hücrelerinin ilk kez görülüşüydü. Ediyakaran fosillerinin hiçbirinde iskelet benzeri sert vücut bölümleri yoktu. Bunlar ilk olarak Proterozoyik ve Fanerozoyik üst zamanlar veya diğer bir deyişle Ediyakaran ve Kambriyen dönemleri arasındaki sınırdan sonra ortaya çıkar.177

Fanerozoyik

Fanerozoyik, yaklaşık 538,8 milyon yıl önce başlamış olup Dünya'nın şu an içinde bulunduğu üst zamandır. Üç zamandan oluşur ve bunlar kronolojik sırayla Paleozoyik, Mezozoyik ve Senozoyik'tir.178 Fanerozoyik, çok hücreli canlıların bugün bilinen neredeyse tüm organizmalara kayda değer ölçüde çeşitlendiği üst zamandır.179

Paleozoyik ("eski yaşam") zaman, 538,8 milyon yıl öncesinden 251,902 milyon yıl öncesine kadar sürmüş olup Fanerozoyik'in ilk ve en uzun bölümüydü.180 Paleozoyik sırasında birçok modern canlı grubu ortaya çıktı. Yaşam, önce bitkilerle, sonra da hayvanlarla karada kolonileşti. İki büyük yok oluş meydana geldi. Proterozoyik'in sonunda Panotya ve Rodinya'nın parçalanmasıyla oluşan kıtalar yavaş yavaş tekrar bir araya gelerek Geç Paleozoyik'te süper kıta Pangea'yı oluşturdu.181

Mezozoyik ("orta yaşam") zaman, 251,902 milyon yıl öncesinden 66 milyon yıl öncesine kadar sürdü.182 Triyas, Jura ve Kretase dönemlerine ayrılmıştır. Mezozoyik zaman, fosil kayıtlarındaki en şiddetli yok oluş olan Permiyen-Triyas yok oluşuyla başladı ve bu yok oluşla Dünya'daki türlerin %95'inin nesli tükendi.183 Dinozorların neslinin tükenmesine sebep olan Kretase-Paleojen yok oluşuyla Mezozoyik zaman sona erdi.184

Senozoyik ("yeni yaşam") zaman, 66 milyon yıl önce başladı ve Paleojen, Neojen ve Kuvaterner dönemi şeklinde üçe ayrılmıştır. Bu üç dönem sırasıyla kendi içinde farklı dönemlere ayrılır. Paleojen dönemi, Paleosen, Eosen ve Oligosen'e; Neojen dönemi, Miyosen ve Pliyosen'e ve son olarak Kuvaterner dönemi Pleyistosen ve Holosen'e ayrılmıştır.185 Memeliler, kuşlar, amfibiler, timsahlar, kaplumbağalar ve lepidozorlar, kuş olmayan dinozorları ve diğer birçok canlının neslinin tükenmesine sebep olan Kretase–Paleojen yok oluşundan kurtuldular. Bu kurtulan canlılar, günümüzdeki hâllerine Senozoyik zamanda çeşitlendiler.186

Tektonik hareketler, paleocoğrafya ve iklim

Proterozoyik'in sonunda,Panotya süperkıtası, Laurentia, Baltika, Sibirya ve Gondvana'dan oluşan daha küçük kıtalara bölünmüştü.187 Kıtaların birbirinden ayrıldığı dönemlerde, yanardağ faaliyetiyle daha fazla okyanus kabuğu oluştu. Genç yanardağ kabuğu, eski okyanus kabuğundan nispeten daha sıcak ve yoğunluğu daha az olduğundan, bu dönemlerde okyanus tabanları yükselir. Bu da deniz seviyesinin yükselmesine neden olur. Bu nedenle, Paleozoyik'in ilk yarısında geniş kıtasal alanlar deniz seviyesinin altındaydı.188189

Erken Paleozoyik iklimi bugünkünden daha sıcaktı ancak Ordovisiyen'in sonunda, buzulların büyük Gondvana kıtasının bulunduğu güney kutbunu kapladığı kısa bir buzul çağı görüldü. Bu döneme ait buzullaşmaya dair izler yalnızca eski Gondvana'da bulunmaktadır. Geç Ordovisyen buzul çağında, birçok brakiyopod, trilobit, Bryozoa ve koralın neslinin tükendiği birkaç kitlesel yok oluş meydana geldi. Bu deniz canlıları muhtemelen denizlerin giderek azalan sıcaklığına dayanamadılar.190

Laurentia ve Baltika kıtaları, Kaledoniyen Orojenezi sırasında 450 myö ile 400 myö aralığında çarpışarak Lavrusya'yı (Avroamerika olarak da bilinir) meydana getirdi.191 Bu çarpışmanın neden olduğu dağ kuşağının izleri İskandinavya, İskoçya ve Kuzey Apalaşlar'da bulunabilir. Devoniyen döneminde (416–359 myö) Gondvana ve Sibirya, Lavrusya'ya doğru hareket etmeye başladı. Sibirya'nın Lavrusya ile çarpışması Ural Orojenezi'ne neden oldu, Gondvana'nın Lavrusya ile çarpışmasına Avrupa'da Variskan veya Hersiniyen Orojenezi adı verilirken, Kuzey Amerika'da Allegheniyen Orojenezi adı verilir. Allegheniyen Orojenezi, Karbonifer döneminde (359–299 myö) gerçekleşti ve son süperkıta Pangea'nın oluşumuyla sonuçlandı.192

180 milyon yıl öncesine gelindiğinde Pangea, Lavrasya ve Gondvana kıtalarına ayrıldı.193194

Kambriyen patlaması

Fosil kayıtlarında görülebilen yaşamın evrimleşme hızı, Kambriyen döneminde (542–488 myö) artmıştır. Bu dönemde aniden birçok yeni türün, şubenin ve canlı biçiminin ortaya çıkmasına Kambriyen Patlaması adı verilir. Kambriyen Patlaması'ndaki biyolojik gelişim, o zamandan önce ve sonra eşi görülmemiş bir örnektir. Ediyakaran canlıları henüz ilkel olsa da ve bu canlıları herhangi bir modern şubeye sokmak kolay görünmese de, Kambriyen döneminin sonunda günümüzdeki tüm şubeler artık mevcuttu. Yumuşakçalar, derisidikenliler, deniz zambakları ve eklembacaklılar (alt Paleozoyik'ten iyi bilinen bir eklembacaklı grubu trilobitlerdir) gibi hayvanlarda kabuk, iskelet veya dış iskelet gibi sert vücut parçalarının gelişimi, bu tür canlıların yıllar boyu korunmalarını ve fosilleşmelerini, Proterozoyik'teki atalarına kıyasla daha kolay hale getirdi. Bu nedenden ötürü, Kambriyen ve sonrasındaki canlılık hakkında, Kambriyen'den daha eski dönemlere göre çok daha fazla şey bilinmektedir. Bu Kambriyen canlı gruplarından bazıları karmaşık görünmekle beraber görünüş olarak bugünkü canlılardan oldukça farklılardı. Buna bir örnek olarak Anomalocaris ve Haikouichthys cinsleri verilebilir. Ancak günümüzde bu canlıların modern sınıflandırmada bir yer bulmuş olma ihtimalleri var.195

Kambriyen döneminde, aralarında ilk balıkların da bulunduğu ilk omurgalı hayvanlar ortaya çıkmıştı. Balıkların atası olabilecek y a da muhtemelen balıklarla yakından ilişkisi olan canlılardan biri de Pikaia'ydı. Pikaia'nın daha sonra bir vertebral kolona dönüşebilecek bir yapı olan ilkel bir notokordu vardı. İlk çeneli balıklar (Gnathostomata), bir sonraki jeolojik dönem olan Ordovisiyen'de ortaya çıktı. Yeni nişlerin kolonileştirilmesi, devasa vücut boyutlarını ortaya çıkmasına sebep oldu. Böylelikle Erken Paleozoyik sırasında, uzunluğa erişebilen devasa bir zırhlı balık olan Dunkleosteus gibi boyutları giderek büyüyen balıklar ortaya çıktı.196

Biyomer adı verilen yaygın biyostratigrafik birimleri tanımlayan bir dizi kitlesel yok oluş nedeniyle yaşam formlarının çeşitliliği daha büyük ölçüde artmadı.197 Her yok oluş dalgasından sonra, kıta sahanlığı bölgeleri, başka yerlerde yavaş yavaş evrimleşen benzer canlılar tarafından yeniden dolduruldu.198 Kambriyen'in sonlarına doğru, trilobitler en büyük çeşitliliğine ulaşmış ve neredeyse tüm fosil topluluklarında en çok görülen canlı olmuştu.199

Karanın kolonileşmesi

Fotosentezden kaynaklı oksijen birikimi, Güneş'in ultraviyole radyasyonunun çoğunu emen bir ozon tabakasının oluşmasına neden oldu. Bu durum, karaya ulaşan tek hücreli organizmaların ölme olasılığının daha düşük olmasın ve prokaryotların suyun dışında hayatta kalmaya ve çoğalmaya daha iyi adapte olmasını sağladı. Prokaryot soyları,200 ökaryotların ortaya çıkışından da evvel, tahminen günümüzden 2,6 milyar yıl öncesi201 kadar erken bir tarihte karada kolonileşmişti. Kara parçaları, uzun bir süre boyunca çok hücreli organizmalardan yoksundu. Süperkıta Panotya, yaklaşık 600 milyon yıl önce oluştu ve 50 milyon yıl kadar kısa bir süre sonra parçalandı.202 En eski omurgalılar olan balıklar, yaklaşık 530 myö okyanuslarda evrimleşmiştir. 488 milyon yıl önce sona eren Kambriyen döneminin sonlarına doğru203 büyük bir yok oluş meydana geldi.204

Birkaç yüz milyon yıl önce, (muhtemelen alglere benzeyen) bitkiler ve mantarlar suyun kenarlarında ve daha sonra dışında büyümeye başladı.205 Kara mantarları ve bitkilerinin en eski fosilleri 480–460 milyon yıl öncesine aittir. Ancak moleküler kanıtlar, mantarların 1000 myö, bitkilerin de 700 myö kadar erken bir tarihte karada kolonileşmiş olabileceğini öne sürmektedir.206 Başlangıçta su kenarlarında yaşayan mantarlar ve bitkiler, geçirdikleri mutasyon ve varyasyonlarla kara ortamında daha fazal kolonileştiler. Hayvanların okyanusları ilk kez tam olarak ne zaman terk ettikleri bilinmemektedir. En eski kesin kanıt, yaklaşık 450 myö karada bulunan eklembacaklılara aittir.207 Eklembacaklılar muhtemelen karasal bitkilerin sağladığı engin besin kaynağı nedeniyle gelişti ve daha iyi adapte olmaya başladı. Eklembacaklıların 530 milyon yıl önce karada görülmüş olabileceğine dair doğrulanmamış kanıtlar da bulunmaktadır.208

Dört üyelilerin evrimi

443 milyon yıl önce, Ordovisiyen döneminin sonunda, muhtemelen eşzamanlı gerçekleşen bir buzul çağı sebebiyle başka yok oluşlar da meydana geldi.209 Yaklaşık 380 ila 375 milyon yıl önce, ilk dört üyeliler balıklardan evrildi.210 Yüzgeçler, ilk dört üyelilerin hava solumak için başlarını sudan çıkardıkları uzuvlar hâline geldi. Bu durum, oksijen bakımından fakir sularda yaşamalarına veya sığ sularda küçük avlar peşinde koşabilmelerini sağlamıştı.211 Daha sonra kısa süreler dahilinde karaya çıkmayı göze almış olabilirler. Sonunda, bazıları karasal yaşama öylesine iyi adapte oldular ki, suda yumurtadan çıkıp, yumurtlamak için suya yine geri dönmelerine rağmen erişkinlik dönemlerini karada geçirdiler. Bu olay, amfibilerin kökenini teşkil eder. 365 milyon yıl önce tahminen küresel soğumanın bir sonucu olarak başka bir yok oluş dönemi meydana geldi.212 Bitkiler, bu süre zarfında (yaklaşık 360 myö) evrimleşerek karada yayılmalarını önemli ölçüde hızlandıran tohumlar geliştirdiler.213214

Yaklaşık 20 milyon yıl sonra (340 myö), karaya bırakılabilen ve dört üyelilerin embriyolarına hayatta kalma avantajı sağlayan amniyotik yumurta evrim ile ortaya çıktı.215216217 Bu durum, amniyotların amfibilerden ayrılmasına neden oldu. 30 milyon yıl daha sonra (310 myö) sinapsitler (memeliler dahil) sauropsitlerden (kuşlar ve sürüngenler dahil) ayrıldı.218 Birbiri ardına gerçekleşen dönemin en şiddetli yok oluşu (251~250 myö) ardından, dinozorlar yaklaşık 230 milyon yıl önce sürüngen atalarından ayrıldı.219 200 myö gerçekleşen Triyas–Jura yok oluşunda, dinozorların çoğu hayatta kaldı220 ve dinozorlar çok geçmeden omurgalılar arasında baskın hâle geldiler. Bu dönemde bazı memeli soyları birbirinden ayrılmaya başlasa da, o zamanki memeliler muhtemelen sivri faregillere benzeyen küçük hayvanlardı.

Kuşlar ve kuş olmayan dinozorlar arasındaki ayrım net değildi fakat geleneksel olarak ilk kuşlardan biri olarak kabul edilen Archaeopteryx 150 milyon yıl önce yaşadı.221

Kapalı tohumluların evrim yoluyla çiçekleri oluşturduğuna dair en erken kanıt 20 milyon yıl sonra (132 myö), Kretase dönemindedir.222

Yok oluşlar

Beş büyük kitlesel yok oluştan ilki, Ordovisiyen-Silüriyen yok oluşuydu. Nedeni, büyük olasılıkla Gondvana'nın yoğun bir biçimde buzullaşarak bir kartopu dünyasına sebep olmasıydı. Deniz omurgasızlarının %60'ı ve tüm familyaların %25'inin nesli bu yok oluşla tükendi.223224

İkinci kitlesel yok oluş, muhtemelen ağaçların evrimleşmesinden ötürü sera gazlarının (CO<sub>2</sub> gibi) tükenmesi veya suyun ötrofikasyonundan kaynaklı Geç Devoniyen yok oluşuydu. Bu yok oluş ile bütün canlı türlerinin %70'inin nesli tükendi.225

Üçüncü kitlesel yok oluş, Permiyen-Triyas veya Büyük Ölüm olayıydı. Bu yok oluş muhtemelen Sibirya Trapları volkanik olayı, bir asteroit çarpması, metan hidrat gazlaşması, deniz seviyesi dalgalanmaları ve büyük bir anoksik olayın birleşiminden oluşan sebeplerden kaynaklıydı. Antarktika'daki Wilkes Land krateri226 veya Avustralya'nın kuzeybatı kıyısındaki Bedout yapısı, Permiyen-Triyas yok oluşuyla çarpışmaların bağlantısına işaret ediyor olabilir. Ancak, bunların veya önerilen diğer Permiyen-Triyas sınır kraterlerinin gerçek zamanlı çarpışma kraterleri olup olmadığı ve hatta Permiyen-Triyas yok oluşuyla eş zamanlı olup olmadığı belirsizliğini korumsktadır. Bu, tüm familyaların yaklaşık %57'si ve tüm cinslerin %83'ünün neslinin tükendiği, o zamana kadar gerçekleşen en ölümcül yok oluştu.227228

Dördüncü kitlesel yok oluş, muhtemelen dinozorlardan kaynaklı yeni rekabet nedeniyle neredeyse tüm sinapsitlerin ve arkozorların neslinin tükendiği Triyas-Jura yok oluşuydu.229

Beşinci ve son kitlesel yok oluş, Kretase-Paleojen yok oluşudur. 66 milyon yıl önce, genişliğinde bir asteroit, bugün Chicxulub Krateri'nin bulunduğu Yucatán Yarımadası'nın hemen dışında—o zamanlar Lavrasya'nın güneybatı ucunda bir yere denk geliyordu—Dünya'ya çarptı. Çarpışmanın etkisiyle gökyüzüne güneş ışığını ve dolayısıyla fotosentezi engelleyen çok miktarda partikül madde ve buhar çıktı. Kuş olmayan dinozorlar da dahil olmak üzere tüm canlıların %75'inin soyu tükendi.230 Böylece Kretase dönemi ve Mezozoyik zaman sonlandı.231232

Memelilerin çeşitlenmesi

İlk gerçek memeliler, Triyas'ın sonlarına doğru dünyayı dolduran dinozorların ve diğer büyük arkozorların gölgesinde geliştiler. İlk memeliler çok küçüktü ve muhtemelen yırtıcı hayvanlardan kaçmak için gececiydiler. Memeli çeşitliliği tam anlamıyla ancak Kretase-Paleojen yok oluşundan sonra başladı.233 Erken Paleosen'e gelindiğinde, yerküre yok oluştan çıktı ve memeli çeşitliliği arttı. Ambulocetus gibi canlılar, okyanuslara giderek en nihayetinde balinalara dönüşürken,234 primatlar gibi bazı canlılar ağaçlara çıktılar.235 Tüm bu durum, Eosen'in ortalarından sonlarına doğru, Antarktika ve Avustralya arasında hava modellerini küresel olarak bozan bir akımın, Antarktika çevresinde oluşmasıyla değişti. Otsuz savanlar, arazilerin çoğuna hâkim bir bitki örtüsü holmaya başladı ve Andrewsarchus gibi memeliler, şimdiye kadar bilinen en büyük yırtıcı kara memelisi hâline geldi.236 Basilosaurus gibi ilkel balinalar ise denizlerdeki süper avcılardı.237 

Otların evrimi, yerkürenin arazilerinde dikkate değer bir değişiklik meydana getirdi ve ortaya çıkan yeni açık alanlar, memelileri boyut açısında giderek daha büyük olmaya itti. Çimenler Miyosen'de genişlemeye başladı ve birçok modern memeli ilk kez Miyosen'de ortaya çıktı. Paraceratherium ve Deinotherium gibi dev toynaklılar, evrimleşere otlaklara hükmetmeye başladılar. Otların evrimi, primatları ağaçlardan yere indirerek insan evrimini başlattı. İlk büyük kediler de bu dönemde evrimleşmiştir.238 Tetis Okyanusu, Afrika ve Avrupa'nın çarpışmasıyla kapandı.239

Panama'nın oluşumu belki de son 60 milyon yılda meydana gelen en kayda değer jeolojik olaylardan biriydi. Atlantik ve Pasifik akıntılarının birbirine kapanması, Avrupa'yı daha sıcak hâle getiren Körfez Akıntısı'nın oluşumunu sağladı. Oluşan kara köprüsü, Güney Amerika'da izole edilmiş hâlde yaşayan canlıların Kuzey Amerika'ya göç etmesini sağlarken aynı şekilde Kuzey Amerika'dakiler de Güney Amerika'ya göç edebilir hâle geldiler.240 Çeşitli türler güneye göç ederek Güney Amerika'da lamalar, gözlüklü ayı, kinkajular ve jaguarların yaşamasına olanak tanıdı.241 

Üç milyon yıl önce, buzul çağları nedeniyle belirgin iklim değişikliklerinin görüldüğü Pleyistosen devresi başladı. Buzul çağları, modern insanın Sahra Afrika'sında evrimine ve genişlemesine sebep oldu. Egemen hâle gelen megafauna, o güne kadar subtropikal dünyanın çoğunu ele geçirmiş olan otlaklarla beslenmekteydi. Buzuların içinde tutulan büyük miktarlardaki su, Kuzey Denizi ve Bering Boğazı gibi çeşitli su kütlelerinin ufalmasına ve kimi zaman kaybolmasına yol açtı. Birçokları tarafından Beringia boyunca büyük bir göçün gerçekleştiğine ve bu göç sayesinde bugün develer (Kuzey Amerika'da evrimleşip nesli tükendi), atlar (Kuzey Amerika'da evrimleşmiş ve nesli tükendi) ve Amerika yerlilerinin var olduğu öne sürülmektedir. Son buzul çağının sona erişi, buzul çağı megafaunasının yok oluşu ve insanlığın dünya boyu genişlemesiyle aynı zamana denk geldi. Bu yok oluşa "Altıncı yok oluş" adı verilir.

İnsanın evrimi

6 milyon yıl önce yaşayan küçük bir Afrika insansı maymunu, kendisinden sonra gelen nesilleri hem modern insanları hem de onların en yakın akrabaları olan şempanzeleri içerecek olan nihai ortak ataydı. Bu insansının soy ağacının sadece iki dalı hayatta kaldı. Bölünmeden çok kısa bir süre sonra, hâlâ belirsizliğini koruyan nedenlerden dolayı, bir daldaki insansı maymunlar dik yürüme yeteneğini geliştirdiler. Beyin boyutu hızla artmış ve 2 milyon yıl önce, Homo cinsi altında sınıflandırılan ilk hayvanlar ortaya çıkmıştı.242 Elbette, organizmalar nesiller boyunca sürekli değiştiğinden dolayı, farklı türler ve hatta cinsler arasındaki ayrım kısmen gelişigüzeldir. Evrim tüm canlılarda eş zamanlı olarak devam ederken insansı soy ağacının diğer dalı, şempanzenin ataları ve bonobonun ataları olacak şekilde ikiye ayrıldı.

Ateşi kontrol etme yeteneği muhtemelen en az 790.000 yıl önce243 hatta belki de 1,5 milyon kadar önce Homo erectus (veya Homo ergaster) ile başladı. Ateşin keşfi, kontrolü ve kullanımı, Homo erectus'tan bile eski olabilir. Ateş, muhtemelen erken Alt Paleolitik (Oldowan) hominid türü Homo habilis ya da Paranthropus gibi güçlü australopithecuslar tarafından kullanılmıştır.244 Dilin kökenini saptamak daha zordur; Homo erectus'un konuşabildiği veya bu yeteneğin Homo sapiens'e kadar başlamış olup olmadığı belirsizdir.245 Beyin büyüklüğü arttıkça bebekler daha erken, başları pelvisten geçemeyecek kadar büyümeden önce doğmaya başladı. Sonuç olarak, daha fazla plastisite sergileyen bebekler böylece daha yüksek bir öğrenme kapasitesine sahip oldu ve bu durumun bir sonucu olarak ebeveynlere bağımlılık süresi uzadı. Sosyal beceriler daha karmaşık hâle geldi, dil daha çok gelişti ve kullanılan aletler daha ayrıntılı hâle geldi. Bu durum, daha fazla işbirliği yapılmasına ve düşünsel gelişime katkıda bulundu. Modern insanların (Homo sapiens) yaklaşık 200.000 yıl veya daha öncesinde Afrika'da ortaya çıktığı düşünülmektedir. En eski fosiller yaklaşık 160.000 yıl öncesine kadar uzanmaktadır.246

Maneviyat belirtileri gösteren ilk insanlar Neandertallerdir (genellikle nesli tükenmiş ayrı bir insan türü olarak sınıflandırılır). Neandertaller, ölülerini genellikle yanına hiçbir yiyecek ya da alet koymadan gömüyorlardı.247 Bununla birlikte, erken Cro-Magnon mağara resimleri (muhtemelen büyüsel veya dinî öneme sahip) gibi daha karmaşık inançlara dair kanıtlar248 günümüzden 32.000 yıl öncesine kadar görülmedi.249 Cro-Magnonlar geriye Willendorf Venüsü gibi muhtemelen dinî inancı simgeleyen taş heykelcikler de bırakmıştır.250 11.000 yıl önce Homo sapiens, ayak basılmamış kıtaların sonuncusu olan Güney Amerika'nın güney ucuna ulaşmıştı (MS 1820'ye kadar keşfedilmemiş olan Antarktika hariç).251 Alet kullanımı ve iletişim gelişmeye devam ederken, kişilerarası ilişkiler daha karmaşık hale geldi.252253254

İnsanlık tarihi

Homo sapiens, tarihinin %90'ından fazlası boyunca küçük göçebe avcı-toplayıcı grupları hâlinde yaşadı. Dil daha karmaşık hale geldikçe, Richard Dawkins tarafından önerilen bir teoriye göre bilgiyi hatırlama ve iletme yeteneği, yeni bir çoğaltıcı olan mem hâlini aldı.255 Fikirler hızla değiş tokuş edilebiliyor ve nesiller boyu aktarılabiliyordu. Kültürel evrim hızla biyolojik evrimi geride bıraktı ve gerçek tarih başladı. 8500 ile 7000 yılları arasında Orta Doğu'da bulunan Bereketli Hilâl coğrafyasındaki insanlar, sistematik bitki ve hayvan yetiştiriciliğine, yani tarıma başladılar.256 Tarım, komşu bölgelere yayıldı ve çoğu Homo sapiens çiftçi olarak yerleşik hayata geçene kadar bağımsız olarak başka yerlerde gelişti. Özellikle Avustralya gibi evcilleştirilebilir bitki türlerinden fakir olan dünyanın izole bölgelerinde bütün toplumlar göçebeliği terk etmedi.257 Bununla birlikte, tarımı benimseyen bu uygarlıklar arasında, tarımın sağladığı göreceli istikrar ve artan verimlilik, nüfusun artmasını sağladı.258259260261262

Tarımın büyük bir etkisi oldu; insanlar çevreyi daha önce hiç olmadığı kadar etkilemeye başladı. İhtiyaç fazlası yiyecek, bir rahip veya yönetici sınıfının ortaya çıkmasına yol açtı ve ardından iş bölümünün artmasını sağladı. Bu durum, MÖ 4000 ile 3000 yılları arasında Orta Doğu'da Dünya'nın ilk uygarlığının Sümer'de kurulmasının yolunu açtı. Eski Mısır'da, İndus Nehri vadisinde ve Çin'de hızla başka uygarlıklar ortaya çıktı. Yazının bulunuşu, karmaşık toplumların ortaya çıkmasını sağladı.263264 Tutulan kayıtlar ve kütüphaneler birer bilgi deposu olarak hizmet etti ve kültürel bilgi aktarımını artırdı.265266267 İnsanlar artık tüm zamanlarını hayatta kalmak için çalışarak harcamak zorunda değildi, bu da ilk uzmanlık gerektiren mesleklerin (örneğin zanaatkarlar, tüccarlar, rahipler vb.) ortaya çıkmasını mümkün kıldı.268269 Merak ve eğitim, bilgi ve bilgelik arayışını körükledi ve bilim (ilkel bir biçimde) dahil olmak üzere çeşitli disiplinler ortaya çıktı.270271272273 Bu durum da, zaman zaman birbirleriyle ticaret yapan ya da toprak ve kaynaklar için savaşan ilk imparatorluklar gibi daha büyük ve daha karmaşık medeniyetlerin ortaya çıkmasına neden oldu.274275276

MÖ 500 civarında Orta Doğu, İran, Hindistan, Çin ve Yunanistan'da zaman zaman genişleyen, kimi zaman da düşüşe geçen gelişmiş uygarlıklar vardı. MÖ 221'de Çin, tek bir devlet haline geldi, kültürünü Doğu Asya'ya yayarak büyüdü ve dünyanın en kalabalık ulusu olarak kaldı. Bu dönemde, İndus Vadisi Uygarlığı'nda vedalar olarak bilinen ünlü Hindu metinleri ortaya çıktı. Bu medeniyet, savaşta, sanatta, bilimde, matematikte ve mimaride gelişmiştir. Batı uygarlığının temelleri, dünyanın ilk demokratik hükûmeti olan ve felsefe ile bilimdeki büyük ilerlemeleriyle büyük ölçüde Antik Yunan'da ve hukuk, hükümet ve mühendislikteki ilerlemeleriyle Antik Roma'da şekillendi.277 Roma İmparatorluğu,

  1. yüzyılın başlarında İmparator Konstantin tarafından Hristiyanlaştırıldı ve 5. yüzyılın sonunda çöktü. 7. yüzyıldan itibaren Avrupa'nın Hıristiyanlaşması başladı ve en geç 4. yüzyıldan itibaren Hristiyanlık, Batı medeniyetinin şekillenmesinde önemli bir rol oynadı.278279280281282283284285 610 yılında İslam ortaya çıktı ve hızla Batı Asya'daki baskın din haline geldi. Beyt'ül Hikmet, Abbâsîler döneminde Irak'ın Bağdat şehrinde kurulmuştur.286 Bağdat ve Kahire'deki Müslüman alimlerin dokuzuncu yüzyıldan on üçüncü yüzyıla, MS 1258 yılında Moğolların Bağdat'ı yağmalamasına kadar gelişim gösterdiği İslam'ın Altın Çağı'nın önemli bir entelektüel merkezi olduğu kabul edilir. MS 1054'te Roma Katolik Kilisesi ile Doğu Ortodoks Kilisesi arasındaki bölünme, Batı ve Doğu Avrupa arasında belirgin kültürel farklılıklara yol açtı.287

14. yüzyılda, İtalya'da din, sanat ve bilimdeki ilerlemelerle Rönesans başladı. Bu sıralarda, Hristiyan Kilisesi, siyasi gücünün çoğunu kaybetti. 1492'de Kristof Kolomb Amerika'ya ulaştı ve Yeni Dünya'da büyük değişikliklere neden oldu. Avrupa medeniyeti 1500 yılından itibaren değişmeye başladı ve bu değişimler bilimsel ve endüstriyel devrimlere yol açtı. Avrupa kıtası, Sömürge dönemi olarak bilinen bir zamanda, dünyadaki diğer insan toplulukları üzerinde siyasi ve kültürel hâkimiyet kurmaya başladı (ayrıca bkz. Keşifler Çağı).

Son olaylar

Değişim, 1940'ların ortalarından günümüze kadar hızlı bir şekilde devam etmiştir. Teknolojik gelişmeler arasında nükleer silahlar, bilgisayarlar, genetik mühendisliği ve nanoteknoloji yer almaktadır.288289290291 İletişim ve ulaşım teknolojisindeki gelişmelerin teşvik ettiği ekonomik küreselleşme, dünyanın birçok yerinde günlük yaşamı etkilemiştir.292293294295 Demokrasi, kapitalizm ve çevrecilik gibi kültürel ve kurumsal modellerin etkisi arttı.296297298 Hastalık, savaş, yoksulluk gibi sorunlar dünya çapında azalırken,299300301302 insan kaynaklı iklim değişikliği, çevre ve su kirliliği gibi problemler dünya nüfusunun artmasıyla yükseldi.303304305

1957'de Sovyetler Birliği ilk yapay uyduyu Dünya yörüngesine fırlattı ve kısa bir süre sonra Yuri Gagarin uzaya çıkan ilk insan oldu.306307 Neil Armstrong, Ay'a ilk ayak basan kişi oldu. Güneş Sistemi'ndeki bilinen tüm gezegenlere insansız sondalar gönderildi ve bunlardan bazıları (Voyager uzay araçları gibi) Güneş Sistemi'nin dışına çıktı. On beşten fazla ülkeyi temsil eden beş uzay ajansı,308 Uluslararası Uzay İstasyonu'nu inşa etmek için birlikte çalıştı. 2000 yılından beri istasyon ile uzayda sürekli bir insan varlığı olmuştur.309 World Wide Web, 1990'larda günlük yaşamın bir parçası haline geldi ve o zamandan beri gelişmiş dünyada vazgeçilmez bir bilgi kaynağıdır.310311

Ayrıca bakınız

Notlar

Kaynakça

Konuyla ilgili yayınlar

Türkçe yayınlar

.

  • .

  • .

Yabancı dilde yayınlar

.

  • .

  • .

  • .

  • .

  • Melosh, H. J.; Vickery, A. M. & Tonks, W. B. (1993). Impacts and the early environment and evolution of the terrestrial planets, in Levy, H. J. & Lunine, Jonathan I. (eds.): Protostars and Planets III, University of Arizona Press, Tucson, pp. 1339–1370.

Dış bağlantılar

Orijinal kaynak: yerküre tarihi. Creative Commons Atıf-BenzerPaylaşım Lisansı ile paylaşılmıştır.

Footnotes

  1. "International Stratigraphic Chart". International Commission on Stratigraphy

  2. "Age of the Earth". U.S. Geological Survey. 1997. Archived from the original on 23 December 2005. Retrieved 2006-01-10.

  3. Borenstein, Seth (13 November 2013). "Oldest fossil found: Meet your microbial mom" . Excite. Yonkers, NY: Mindspark Interactive Network. Associated Press. Retrieved 2015-06-02.

  4. Borenstein, Seth (19 October 2015). "Hints of life on what was thought to be desolate early Earth". Excite. Yonkers, NY: Mindspark Interactive Network. Associated Press. Archived from the original on 23 October 2015. Retrieved 8 October 2018.

  5. Atmosphere, Timeline, and Facts {{!}} Britannica|erişimtarihi=9 Ekim 2022|dil=İngilizce|çalışma=www.britannica.com|arşivurl=https://web.archive.org/web/20220109082828/https://www.britannica.com/science/Archean-Eon|arşivtarihi=9 Ocak 2022|ölüurl=hayır}}

  6. geochronology {{!}} Britannica|erişimtarihi=9 Ekim 2022|dil=İngilizce|çalışma=www.britannica.com|arşivurl=https://web.archive.org/web/20180317234516/https://www.britannica.com/science/Phanerozoic-Eon|arşivtarihi=17 Mart 2018|ölüurl=hayır}}

  7. Matson, John (July 7, 2010). "Luminary Lineage: Did an Ancient Supernova Trigger the Solar System's Birth?" . Scientific American. Retrieved 2012-04-13.

  8. Newman, William L. (2007-07-09). "Age of the Earth" . Publications Services, USGS. Retrieved 2007-09-20.

  9. Stassen, Chris (2005-09-10). "The Age of the Earth" . TalkOrigins Archive. Retrieved 2008-12-30.

  10. Yin, Qingzhu; Jacobsen, S.B.; Yamashita, K.; Blichert-Toft, J.; Télouk, P.; Albarède, F. (2002). "A short timescale for terrestrial planet formation from Hf-W chronometry of meteorites". Nature. 418 (6901): 949–952. Bibcode:[https://ui.adsabs.harvard.edu/abs/2002Natur.418..949Y 2002Natur.418..949Y] . doi:10.1038/nature00995. PMID 12198540 . S2CID 4391342.

  11. Kokubo, Eiichiro; Ida, Shigeru (2002). "Formation of protoplanet systems and diversity of planetary systems". The Astrophysical Journal. 581 (1): 666–680. Bibcode:[https://ui.adsabs.harvard.edu/abs/2002ApJ...581..666K 2002ApJ...581..666K] . doi:10.1086/344105.

  12. Charles Frankel, 1996, Volcanoes of the Solar System, Cambridge University Press, pp. 7–8,

  13. Wilde, S.A.; Valley, J.W.; Peck, W.H. & Graham, C.M. (2001). "Evidence from detrital zircons for the existence of continental crust and oceans on the Earth 4.4 Gyr ago" . Nature. 409 (6817): 175–178. Bibcode:[https://ui.adsabs.harvard.edu/abs/2001Natur.409..175W 2001Natur.409..175W] . doi:10.1038/35051550. PMID 11196637 . S2CID 4319774. Retrieved 2013-05-25.

  14. Lindsey, Rebecca; David Morrison; Robert Simmon (March 1, 2006). "Ancient crystals suggest earlier ocean" . Earth Observatory. NASA. Retrieved April 18, 2012.

  15. Cavosie, A.J.; Valley, J.W.; Wilde, S.A.; Edinburgh Ion Microprobe Facility (E.I.M.F.) (2005). "Magmatic δ<sup>18</sup>O in 4400–3900 Ma detrital zircons: A record of the alteration and recycling of crust in the Early Archean". Earth and Planetary Science Letters. 235 (3–4): 663–681. Bibcode:[https://ui.adsabs.harvard.edu/abs/2005E&PSL.235..663C 2005E&PSL.235..663C] . doi:10.1016/j.epsl.2005.04.028.

  16. Belbruno, E.; Gott, J. Richard III (2005). "Where Did The Moon Come From?". The Astronomical Journal. 129 (3): 1724–1745. arXiv:astro-ph/0405372. Bibcode:[https://ui.adsabs.harvard.edu/abs/2005AJ....129.1724B 2005AJ....129.1724B] . doi:10.1086/427539. S2CID 12983980.

  17. Münker, Carsten; Jörg A. Pfänder; Stefan Weyer; Anette Büchl; Thorsten Kleine; Klaus Mezger (July 4, 2003). "Evolution of Planetary Cores and the Earth-Moon System from Nb/Ta Systematics" . Science. 301 (5629): 84–87. Bibcode:[https://ui.adsabs.harvard.edu/abs/2003Sci...301...84M 2003Sci...301...84M] . doi:10.1126/science.1084662. PMID 12843390 . S2CID 219712. Retrieved 2012-04-13.

  18. Nield, Ted (2009). "Moonwalk". Geoscientist. Geological Society of London. 18 (9): 8. Archived from the original on June 5, 2011. Retrieved April 18, 2012.

  19. Britt, Robert Roy (2002-07-24). "New Insight into Earth's Early Bombardment" . Space.com. Retrieved 2012-02-09.

  20. Green, Jack (2011). "Academic Aspects of Lunar Water Resources and Their Relevance to Lunar Protolife" . International Journal of Molecular Sciences. 12 (9): 6051–6076. doi:10.3390/ijms12096051. PMC 3189768 . PMID 22016644 .

  21. Taylor, Thomas N.; Edith L. Taylor; Michael Krings (2006). Paleobotany: the biology and evolution of fossil plants. Academic Press. p. 49. ISBN <bdi>978-0-12-373972-8</bdi>.

  22. Steenhuysen, Julie (May 21, 2009). "Study turns back clock on origins of life on Earth" . Reuters.com. Reuters. Retrieved May 21, 2009.

  23. Kleine, T.; Palme, H.; Mezger, K.; Halliday, A.N. (2005). "Hf-W Chronometry of Lunar Metals and the Age and Early Differentiation of the Moon". Science. 310 (5754): 1671–1674. Bibcode:[https://ui.adsabs.harvard.edu/abs/2005Sci...310.1671K 2005Sci...310.1671K] . doi:10.1126/science.1118842. PMID 16308422 . S2CID 34172110.

  24. Halliday, A.N. (2006). "The Origin of the Earth; What's New?". Elements. 2 (4): 205–210. doi:10.2113/gselements.2.4.205.

  25. Halliday, Alex N. (Kasım 28, 2008). "A young Moon-forming giant impact at 70–110 million years accompanied by late-stage mixing, core formation and degassing of the Earth". Philosophical Transactions of the Royal Society A. Philosophical Transactions of the Royal Society. 366 (1883): 4163–4181. Bibcode:2008RSPTA.366.4163H . doi:10.1098/rsta.2008.0209. PMID 18826916 . S2CID 25704564.

  26. Williams, David R. (2004). "Earth Fact Sheet" . NASA. 9 Ağustos 2010 tarihinde alınmıştır.

  27. High Energy Astrophysics Science Archive Research Center (HEASARC). "StarChild Question of the Month for October 2001" . NASA Goddard Space Flight Center. Retrieved 20 April 2012.

  28. Canup, R.M.; Asphaug, E. (2001). "Origin of the Moon in a giant impact near the end of the Earth's formation". Nature. 412 (6848): 708–712. Bibcode:[https://ui.adsabs.harvard.edu/abs/2001Natur.412..708C 2001Natur.412..708C] . doi:10.1038/35089010. PMID 11507633 . S2CID 4413525.

  29. Liu, Lin-Gun (1992). "Chemical composition of the Earth after the giant impact". Earth, Moon, and Planets. 57 (2): 85–97. Bibcode:[https://ui.adsabs.harvard.edu/abs/1992EM&P...57...85L 1992EM&P...57...85L] . doi:10.1007/BF00119610. S2CID 120661593.

  30. Newsom, Horton E.; Taylor, Stuart Ross (1989). "Geochemical implications of the formation of the Moon by a single giant impact". Nature. 338 (6210): 29–34. Bibcode:[https://ui.adsabs.harvard.edu/abs/1989Natur.338...29N 1989Natur.338...29N] . doi:10.1038/338029a0. S2CID 4305975.

  31. Taylor, G. Jeffrey (April 26, 2004). "Origin of the Earth and Moon". NASA. Archived from the original on October 31, 2004. Retrieved 2006-03-27., Taylor (2006) at the NASA website.

  32. Davies, Geoffrey F. (2011). Mantle convection for geologists. Cambridge: Cambridge University Press. doi:10.1017/CBO9780511973413. ISBN <bdi>978-0-521-19800-4</bdi>.

  33. Cattermole, Peter; Moore, Patrick (1985). The story of the earth. Cambridge: Cambridge University Press. ISBN <bdi>978-0-521-26292-7</bdi>.

  34. Bleeker, W.; B.W. Davis (May 2004). What is a craton?. Spring meeting. American Geophysical Union. Bibcode:[https://ui.adsabs.harvard.edu/abs/2004AGUSM.T41C..01B 2004AGUSM.T41C..01B] . T41C-01.

  35. Condie, Kent C. (1997). Plate tectonics and crustal evolution (4th ed.). Oxford: Butterworth Heinemann. ISBN <bdi>978-0-7506-3386-4</bdi>.

  36. Kasting, James F. (1993). "Earth's early atmosphere". Science. 259 (5097): 920–926. Bibcode:[https://ui.adsabs.harvard.edu/abs/1993Sci...259..920K 1993Sci...259..920K] . doi:10.1126/science.11536547. PMID 11536547 . S2CID 21134564.

  37. Gale, Joseph (2009). Astrobiology of Earth : the emergence, evolution, and future of life on a planet in turmoil. Oxford: Oxford University Press. ISBN <bdi>978-0-19-920580-6</bdi>.

  38. Kasting, James F.; Catling, David (2003). "Evolution of a habitable planet". Annual Review of Astronomy and Astrophysics. 41 (1): 429–463. Bibcode:[https://ui.adsabs.harvard.edu/abs/2003ARA&A..41..429K 2003ARA&A..41..429K] . doi:10.1146/annurev.astro.41.071601.170049.

  39. Kasting, James F.; Howard, M. Tazewell (September 7, 2006). "Atmospheric composition and climate on the early Earth". Philosophical Transactions of the Royal Society B. 361 (1474): 1733–1742. doi:10.1098/rstb.2006.1902. PMC 1664689 . PMID 17008214 . Archived from the original on April 19, 2012.

  40. Selsis, Franck (2005). "Chapter 11. The Prebiotic Atmosphere of the Earth". Astrobiology: Future perspectives. Astrophysics and space science library. Vol. 305. pp. 267–286. doi:10.1007/1-4020-2305-7_11. ISBN <bdi>978-1-4020-2304-0</bdi>.

  41. Morbidelli, A.; Chambers, J.; Lunine, Jonathan I.; Petit, J.M.; Robert, F.; Valsecchi, G.B.; Cyr, K.E. (2000). "Source regions and timescales for the delivery of water to the Earth". Meteoritics & Planetary Science. 35 (6): 1309–1320. Bibcode:[https://ui.adsabs.harvard.edu/abs/2000M&PS...35.1309M 2000M&PS...35.1309M] . doi:10.1111/j.1945-5100.2000.tb01518.x.

  42. Sagan, Carl; Mullen, George (July 7, 1972). "Earth and Mars: Evolution of Atmospheres and Surface Temperatures". Science. 177 (4043): 52–56. Bibcode:[https://ui.adsabs.harvard.edu/abs/1972Sci...177...52S 1972Sci...177...52S] . doi:10.1126/science.177.4043.52. PMID 17756316 . S2CID 12566286.

  43. Kump, Lee R. (2010). The earth system. James F. Kasting, Robert G. Crane (3rd ed.). San Francisco: Prentice Hall. ISBN <bdi>978-0-321-59779-3</bdi>. OCLC 268789401.

  44. Szathmáry, E. (February 2005). "In search of the simplest cell". Nature. 433 (7025): 469–470. Bibcode:[https://ui.adsabs.harvard.edu/abs/2005Natur.433..469S 2005Natur.433..469S] . doi:10.1038/433469a. PMID 15690023 . S2CID 4360797.

  45. Luisi, P.L.; Ferri, F. & Stano, P. (2006). "Approaches to semi-synthetic minimal cells: a review". Naturwissenschaften. 93 (1): 1–13. Bibcode:[https://ui.adsabs.harvard.edu/abs/2006NW.....93....1L 2006NW.....93....1L] . doi:10.1007/s00114-005-0056-z. PMID 16292523 . S2CID 16567006.

  46. A. Lazcano; J.L. Bada (June 2004). "The 1953 Stanley L. Miller Experiment: Fifty Years of Prebiotic Organic Chemistry". Origins of Life and Evolution of Biospheres. 33 (3): 235–242. Bibcode:[https://ui.adsabs.harvard.edu/abs/2003OLEB...33..235L 2003OLEB...33..235L] . doi:10.1023/A:1024807125069. PMID 14515862 . S2CID 19515024.

  47. Dreifus, Claudia (2010-05-17). "A Conversation With Jeffrey L. Bada: A Marine Chemist Studies How Life Began" . The New York Times.

  48. Moskowitz, Clara (29 March 2012). "Life's Building Blocks May Have Formed in Dust Around Young Sun" . Space.com. Retrieved 30 March 2012.

  49. Peretó, J. (2005). "Controversies on the origin of life" (PDF). Int. Microbiol. 8 (1): 23–31. PMID 15906258 . Archived from the original (PDF) on 2015-08-24. Retrieved 2007-10-07.

  50. Levy, M. & Miller, S.L. (July 1998). "The stability of the RNA bases: Implications for the origin of life". Proc. Natl. Acad. Sci. U.S.A. 95 (14): 7933–8. Bibcode:1998PNAS...95.7933L. doi:10.1073/pnas.95.14.7933. PMC 20907. PMID 9653118.

  51. Cairns-Smith, A.G. (1968). "An approach to a blueprint for a primitive organism". In Waddington, C.H. (ed.). Towards a Theoretical Biology. Vol. 1. Edinburgh University Press. pp. 57–66.

  52. "Earliest Life". Münster Üniversitesi. 2003. Archived from the original on 2006-04-26. Retrieved 2006-03-28.

  53. Oxygen Crisis, Animals, & Facts {{!}} Britannica|erişimtarihi=9 Ekim 2022|dil=İngilizce|çalışma=www.britannica.com|arşivurl=https://web.archive.org/web/20221009185020/https://www.britannica.com/science/Proterozoic-Eon|arşivtarihi=9 Ekim 2022|ölüurl=hayır}}

  54. Definition, Biota, and Facts {{!}} Britannica|erişimtarihi=9 Ekim 2022|dil=İngilizce|çalışma=www.britannica.com|arşivurl=https://web.archive.org/web/20221009121819/https://www.britannica.com/science/Ediacaran-Period|arşivtarihi=9 Ekim 2022|ölüurl=hayır}}

  55. Holland, Heinrich D. (June 2006). "The oxygenation of the atmosphere and oceans" . Philosophical Transactions of the Royal Society B: Biological Sciences. The Royal Society. 361 (1470): 903–915. doi:10.1098/rstb.2006.1838. PMC 1578726 . PMID 16754606 .

  56. Fortey, Richard (September 1999) [1997]. "Dust to Life". Life: A Natural History of the First Four Billion Years of Life on Earth. New York: Vintage Books. ISBN <bdi>978-0-375-70261-7</bdi>.

  57. Chaisson, Eric J. (2005). "Early Cells". Cosmic Evolution. Tufts Üniversitesi. Archived from the original on July 14, 2007. Retrieved 2006-03-29.

  58. "Snowball Earth" . snowballearth.org. 2006–2009. Retrieved 2012-04-13.

  59. "What caused the snowball earths?" . snowballearth.org. 2006–2009. Retrieved 2012-04-13.

  60. Allaby, Michael, ed. (2013). "Snowball Earth". Oxford Dictionary of Geology & Earth Sciences (4th ed.). Oxford University Press. p. 539. ISBN <bdi>978-0-19-965306-5</bdi>.

  61. Bjornerud, Marcia (2005). Reading the Rocks: The Autobiography of the Earth. Westview Press. pp. 131–138. ISBN <bdi>978-0-8133-4249-8</bdi>.

  62. "Slushball Earth hypothesis" . Encyclopædia Britannica.

  63. Woese, Carl; Gogarten, J. Peter (October 21, 1999). "When did eukaryotic cells evolve? What do we know about how they evolved from earlier life-forms?" . Scientific American. Retrieved 2012-04-13.

  64. Cooper, Geoffrey M. (2000). "The Origin and Evolution of Cells" . The Cell: A Molecular Approach. 2nd Edition.

  65. Bengtson, Stefan; Rasmussen, Birger; Ivarsson, Magnus; Muhling, Janet; Broman, Curt; Marone, Federica; Stampanoni, Marco; Bekker, Andrey (2017-04-24). "Fungus-like mycelial fossils in 2.4-billion-year-old vesicular basalt" . Nature Ecology & Evolution. 1 (6): 141. doi:10.1038/s41559-017-0141. hdl:20.500.11937/67718. ISSN 2397-334X. PMID 28812648 . S2CID 25586788.

  66. Andersson, Siv G.E.; Zomorodipour, Alireza; Andersson, Jan O.; Sicheritz-Pontén, Thomas; Alsmark, U. Cecilia M.; Podowski, Raf M.; Näslund, A. Kristina; Eriksson, Ann-Sofie; Winkler, Herbert H.; Kurland, Charles G. (November 12, 1998). "The genome sequence of Rickettsia prowazekii and the origin of mitochondria". Nature. 396 (6707): 133–140. Bibcode:[https://ui.adsabs.harvard.edu/abs/1998Natur.396..133A 1998Natur.396..133A] . doi:10.1038/24094. PMID 9823893 .

  67. "From prokaryotes to eukaryotes" . Understanding evolution: your one-stop source for information on evolution. University of California Museum of Paleontology. Retrieved 2012-04-16.

  68. Berglsand, Kristin J.; Haselkorn, Robert (June 1991). "Evolutionary Relationships among the Eubacteria, Cyanobacteria, and Chloroplasts: Evidence from the rpoC1 Gene of Anabaena sp. Strain PCC 7120" . Journal of Bacteriology. 173 (11): 3446–3455. doi:10.1128/jb.173.11.3446-3455.1991. PMC 207958 . PMID 1904436 .

  69. Chaisson, Eric J. (2005). "Ancient Fossils". Cosmic Evolution. Tufts Üniversitesi. Archived from the original on July 14, 2007. Retrieved 2006-03-31.

  70. Kearey, Philip; Keith A. Klepeis; Frederick J. Vine (2009). Global tectonics (3rd ed.). Oxford: Wiley-Blackwell. ISBN <bdi>978-1-4051-0777-8</bdi>.

  71. Torsvik, T.H. (30 May 2003). "The Rodinia Jigsaw Puzzle". Science. 300 (5624): 1379–1381. doi:10.1126/science.1083469. PMID 12775828 . S2CID 129275224.

  72. Zhao, Guochun; Cawood, Peter A.; Wilde, Simon A.; Sun, M. (2002). "Review of global 2.1–1.8 Ga orogens: implications for a pre-Rodinia supercontinent". Earth-Science Reviews. 59 (1–4): 125–162. Bibcode:[https://ui.adsabs.harvard.edu/abs/2002ESRv...59..125Z 2002ESRv...59..125Z] . doi:10.1016/S0012-8252(02)00073-9.

  73. Zhao, Guochun; Sun, M.; Wilde, Simon A.; Li, S.Z. (2004). "A Paleo-Mesoproterozoic supercontinent: assembly, growth and breakup" . Earth-Science Reviews. 67 (1–2): 91–123. Bibcode:[https://ui.adsabs.harvard.edu/abs/2004ESRv...67...91Z 2004ESRv...67...91Z] . doi:10.1016/j.earscirev.2004.02.003.

  74. McElhinny, Michael W.; Phillip L. McFadden (2000). Paleomagnetism continents and oceans (2nd ed.). San Diego: Academic Press. ISBN <bdi>978-0-12-483355-5</bdi>.

  75. Dalziel, I.W.D. (1995). "Earth before Pangea". Scientific American. 272 (1): 58–63. Bibcode:[https://ui.adsabs.harvard.edu/abs/1995SciAm.272a..58D 1995SciAm.272a..58D] . doi:10.1038/scientificamerican0195-58.

  76. "Snowball Earth: New Evidence Hints at Global Glaciation 716.5 Million Years Ago" . Science Daily. Mar 4, 2010. Retrieved April 18, 2012.

  77. Hoffman, P.F.; Kaufman, A.J.; Halverson, G.P.; Schrag, D.P. (1998). "A Neoproterozoic Snowball Earth". Science. 281 (5381): 1342–1346. Bibcode:[https://ui.adsabs.harvard.edu/abs/1998Sci...281.1342H 1998Sci...281.1342H] . doi:10.1126/science.281.5381.1342. PMID 9721097 .

  78. ScienceDirect Topics|erişimtarihi=15 Temmuz 2022|çalışma=www.sciencedirect.com|arşivurl=https://web.archive.org/web/20220715114653/https://www.sciencedirect.com/topics/earth-and-planetary-sciences/rodinia|arşivtarihi=15 Temmuz 2022|ölüurl=hayır}}

  79. Xiao, S.; Laflamme, M. (2009). "On the eve of animal radiation: phylogeny, ecology and evolution of the Ediacara biota". Trends in Ecology and Evolution. 24 (1): 31–40. doi:10.1016/j.tree.2008.07.015. PMID 18952316 .

  80. Definition, Map, History, & Facts {{!}} Britannica|erişimtarihi=15 Temmuz 2022|dil=İngilizce|çalışma=www.britannica.com|arşivurl=https://web.archive.org/web/20220712044429/https://www.britannica.com/place/Pangea|arşivtarihi=12 Temmuz 2022|ölüurl=hayır}}

  81. "The Day the Earth Nearly Died" . Horizon. BBC. 2002. Retrieved 2006-04-09.

  82. Overview & Facts {{!}} Britannica|erişimtarihi=15 Temmuz 2022|dil=İngilizce|çalışma=www.britannica.com|arşivurl=https://web.archive.org/web/20190824231821/https://www.britannica.com/science/K-T-extinction|arşivtarihi=24 Ağustos 2019|ölüurl=hayır}}

  83. "The Mass Extinctions: The Late Ordovician Extinction". BBC. Archived from the original on 2006-02-21. Retrieved 2006-05-22.

  84. Olsen, P. E. (1997). Stratigraphic record of the early Mesozoic breakup of Pangea in the Laurasia-Gondwana rift system . Annual Review of Earth and Planetary Sciences, 25(1), 337-401.

    ISO 690

  85. CK-12 Foundation|erişimtarihi=15 Temmuz 2022|çalışma=www.ck12.org|arşivurl=https://web.archive.org/web/20220715113318/https://www.ck12.org/section/modern-classification-systems/|arşivtarihi=15 Temmuz 2022|ölüurl=hayır}}

  86. fossil fish {{!}} Britannica|erişimtarihi=15 Temmuz 2022|dil=İngilizce|çalışma=www.britannica.com|arşivurl=https://web.archive.org/web/20220715113457/https://www.britannica.com/animal/placoderm|arşivtarihi=15 Temmuz 2022|ölüurl=hayır}}

  87. Runkel, Anthony C.; Mackey, Tyler J.; Cowan, Clinton A.; Fox, David L. (1 November 2010). "Tropical shoreline ice in the late Cambrian: Implications for Earth's climate between the Cambrian Explosion and the Great Ordovician Biodiversification Event". GSA Today: 4–10. doi:10.1130/GSATG84A.1.

  88. Palmer, Allison R. (1984). "The biomere problem: Evolution of an idea". Journal of Paleontology. 58 (3): 599–611.

  89. Hallam, A.; Wignall, P.B. (1997). Mass extinctions and their aftermath (Repr. ed.). Oxford [u.a.]: Oxford Univ. Press. ISBN <bdi>978-0-19-854916-1</bdi>.

  90. "The Mass Extinctions: The Late Cambrian Extinction" . BBC. Retrieved 2006-04-09.

  91. Wright, Jo (1999). "New Blood". Walking with Dinosaurs. Episode 1. BBC. Archived from the original on 2005-12-12.

  92. "The Mass Extinctions: The Late Triassic Extinction". BBC. Archived from the original on 2006-08-13. Retrieved 2006-04-09.

  93. Overview & Facts {{!}} Britannica|erişimtarihi=9 Ekim 2022|dil=İngilizce|çalışma=www.britannica.com|arşivurl=https://web.archive.org/web/20221009161448/https://www.britannica.com/science/Ordovician-Silurian-extinction|arşivtarihi=9 Ekim 2022|ölüurl=hayır}}

  94. Definition & Facts {{!}} Britannica|erişimtarihi=15 Temmuz 2022|dil=İngilizce|çalışma=www.britannica.com|arşivurl=https://web.archive.org/web/20220715164455/https://www.britannica.com/science/Devonian-extinctions|arşivtarihi=15 Temmuz 2022|ölüurl=hayır}}

  95. Evidence & Facts {{!}} Britannica|erişimtarihi=15 Temmuz 2022|dil=İngilizce|çalışma=www.britannica.com|arşivurl=https://web.archive.org/web/20220715164801/https://www.britannica.com/science/end-Triassic-extinction|arşivtarihi=15 Temmuz 2022|ölüurl=hayır}}

  96. Chaisson, Eric J. (2005). "Recent Fossils". Cosmic Evolution. Tufts Üniversitesi. Archived from the original on July 14, 2007. Retrieved 2006-04-09.

  97. geochronology {{!}} Britannica|erişimtarihi=9 Ekim 2022|dil=İngilizce|çalışma=www.britannica.com|arşivurl=https://web.archive.org/web/20221017182736/https://www.britannica.com/science/Mesozoic-Era|arşivtarihi=17 Ekim 2022|ölüurl=hayır}}

  98. "Chauvet Cave" . Metropolitan Museum of Art. Retrieved 2006-04-11.

  99. National Geographic Society|erişimtarihi=9 Ekim 2022|çalışma=education.nationalgeographic.org|arşivurl=https://web.archive.org/web/20221001125634/https://education.nationalgeographic.org/resource/key-components-civilization/|arşivtarihi=1 Ekim 2022|ölüurl=hayır}}

  100. Britannica|erişimtarihi=9 Ekim 2022|dil=İngilizce|çalışma=www.britannica.com|arşivurl=https://web.archive.org/web/20221009132755/https://www.britannica.com/story/a-brief-history-of-libraries|arşivtarihi=9 Ekim 2022|ölüurl=hayır}}

  101. Chase-Dunn, C., Niemeyer, R., Alvarez, A., Inoue, H., Lawrence, K., & Love, J. (2012). Cycles of Rise and Fall, Upsweeps and Collapses: Changes in the scale of settlements and polities since the Bronze Age . Globalistics and Globalization Studies/Edited by Leonid E. Grinin, Ilya V. Ilyin and, 79.

  102. Roman Catholicism , "Roman Catholicism, Christian church that has been the decisive spiritual force in the history of Western civilization".

  103. Caltron J.H Hayas, Christianity and Western Civilization (1953), Stanford University Press, p. 2: That certain distinctive features of our Western civilization—the civilization of western Europe and of America—have been shaped chiefly by Judaeo–Christianity, Catholic and Protestant.

  104. Thomas E. Woods and Antonio Canizares, 2012, "How the Catholic Church Built Western Civilization," Reprint edn., Washington, D.C.: Regnery History, , see [https://books.google.com/books?id=jYvmAgAAQBAJ, accessed 8 December 2014. p. 1: "Western civilization owes far more to Catholic Church than most people—Catholic included—often realize. ]

  105. Block, D. (2004). Globalization, transnational communication and the Internet . International journal on multicultural societies, 6(1), 13-28.

  106. Bishop, T., Reinke, J., & Adams, T. (2011). Globalization: trends and perspectives. Journal of International Business Research, 10(1), 117.

  107. One Earth Future|erişimtarihi=9 Ekim 2022|dil=İngilizce|çalışma=oneearthfuture.org|arşivurl=https://web.archive.org/web/20221009142915/https://oneearthfuture.org/news/2018-09-23-there-really-evidence-decline-war|arşivtarihi=9 Ekim 2022|ölüurl=hayır}}

  108. "Human Spaceflight and Exploration – European Participating States" . ESA. 2006. Retrieved 2006-03-27.

  109. "Expedition 13: Science, Assembly Prep on Tap for Crew" . NASA. January 11, 2006. Retrieved 2006-03-27.

  110. Berners-Lee, T., Cailliau, R., Luotonen, A., Nielsen, H. F., & Secret, A. (1994). The world-wide web . Communications of the ACM, 37(8), 76-82.

  111. Choudhury, N. (2014). World wide web and its journey from web 1.0 to web 4.0 . International Journal of Computer Science and Information Technologies, 5(6), 8096-8100.

Kategoriler